Röportaj

ÜNLÜ KEDİLER

Sosyal medya onların fotoğraflarıyla şenleniyor, hikâyeleri dilden dile dolaşıyor, adlarına twitter hesapları açılıyor, sayısız takipçiye ulaşıyorlar. Arkadaş sohbetlerinin bir yerinde mutlaka isimleri geçiyor. Ne de olsa her birinin kendilerine özgü bir karakteri ve yaşantısı var. Dahası büyük şehirlerde artık her beş kişiden ikisinin kedi baktığı fısıldanıyor. Peki, nedir kedileri özellikle kadınlar için bu kadar özel kılan? Sahiplerine sorduk…

GÖKSUN ÇAM – OYUNCU & ALEX

Kedi sahibi olmak: “Çocukluğumdan beri hayvanlarla içli dışlıyım, özellikle de kedilerle. Sokakta nerede bir yavru kedi görsem mutlaka süt verirdim, hatta okula giderken servisten iner kedinin karnını doyurur, sonra okula yürüyerek giderdim. Evde beslediğim ilk kedi ise bir Van kedisiydi; Elizabeth… Dişi olduğu için yavrularını da bol bol sevmiştim, zamanında çekirdek aileme katılan ilk çocuğumdu. Şimdi hem evde hem de sokakta beslediğim kedilerim var. Kedi benim için son derece karakterli bir hayvan. Bir insan gibi huyunu suyunu öğrenmek gerekiyor, bir oyuncu olarak da kedilerin karakterlerini keşfetmekten ayrı bir zevk alıyorum. Kedilerle anlaşabilen bir insan herkesle anlaşabilir. Bu yıllar içinde geliştirdiğim bir düşünce değil, bir gerçek.”

Onunla nasıl tanıştınız: “Bir arkadaşımın hediyesi… Bir insana can emanet etmek gerçekten zor bir karardır. Çok iyi bakacağına güven duyulması gerekir çünkü karşıdakine verilen büyük bir sorumluluktur.” Hayvan bakmak çocuk bakmak gibi hayatınızı yönlendirir. Kendinizden önce düşünmeniz gereken bir can vardır ortada sonuçta. İnsanlar ancak bu sorumluluğu alabileceğine inanıyorsa birine can emanet etmeli. Tersi yazık olur.”

Alex’in tipik özellikleri: “Daha üç aylık olduğu için her bebek gibi çok meraklı. Her şeyi keşfetmeye çalışıyor ve oyun seviyor. Genelde sakin ve huzurlu bir kedi. Yine bebek gibi de kucağımda yatmaya bayılıyor.”

Kedi çocuğun yerini tutar mı: “Her ikisi de birbirinin yerini tutamaz ama tamamlar. Çocukluğumdan beri kedi bakıyorum; annesinin doğurduktan sonra bakmayıp attığı yavru kediden büyük kedilere kadar birçok kedi baktım. Bu sorumluluğu almak anne baba olmaya hazırlanmak gibi. Bir hayvana iyi bakabiliyorsanız, o sorumluluğu kaldırabiliyorsanız bu sizi büyüten, olgunlaştıran bir durumdur. Onun yemeğinden sağlığına, hatta oyununa kadar her şeyi siz oluyorsunuz, ona annelik de yapıyorsunuz arkadaşlık da bir bakıma.”
Kedi fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmak: “İnsan sevgilisinin, arkadaşlarının, ailesinin, çocuğunun fotoğraflarını paylaşıyorsa tabii ki baktığı hayvanın da fotoğraflarını paylaşabilir çünkü hayatının bir parçasıdır.”

Kedi sahibi kadınların aslında yalnız olduklarına dair söylem: “Hayatımda özel biri varken de yalnız olduğum dönemlerimde de hep kedilerim oldu. Hayvanlar insanların en iyi dostudur ve her zaman yanınızdadırlar. Hayatınızda biri varken bile yalnızlık çektiğinizde kedinizi sevmek, onunla oynamak bir terapi gibi sizi sağlıklı ve mutlu kılan çok özel bir durum.”
Hayvanlara kötü davranmak: “Bana göre bir insanlık suçu ve çok ağır cezalandırılmalı. Korumasız bir varlığa, Allah’ın yarattığı bir cana eziyet etmek insanlıktan nasip almamak demek. Böyle insanların hasta olduğunu düşünüyorum, hem tedavi edilmeliler hem de cezalandırılmalılar.”

 

EZGİ ASAROĞLU – OYUNCU & KIT

Kedi sahibi olmak: “Çocukluğumdan beri hayvanları çok severim ama beraber yaşamak, onları daha iyi tanıyıp anlamanızı sağlıyor. Kit sayesinde artık tüm hayvanlara ürkmeden yaklaşıyorum ve hepsine karşı daha duyarlı ve sorumluluk sahibiyim… Kedileri özgür karakterleri, sevecen ama kişilikli duruşlarıyla kendime yakın buluyorum.”

Onunla nasıl tanıştınız: “2005 yılının ağustos ayında bir gün annem arkadaşının kedisinin yavrularından birini bize getireceğini söyledi. Önce bir kedinin beraberinde getireceği sorumluluklara hazır olup olmadığım konusunda tereddüt etsem de, göz göze geldiğimiz ilk an Kit de ben de bundan sonrasında birlikte olacağımızdan emindik. Daha iki aylık olan Ankara – İran cinsi bu ufaklık, meraklı ve zeki bakışlarıyla evi keşfe çıkar çıkmaz bir sıcaklık getirdi.”

Kit’in tipik özellikleri: “Kendi istemediği zaman ona dokunulmasından hoşlanmaz, fazla ilgi bunaltır. Kucakta kalma süresi azdır ama yanımızdayken temas sever, mutlaka gelir dibimize yapışır, bacağını bize atıp yatar. Bize olan sevgisini gösterdiği sürünme faslı ağır adımlarla adeta bir tören gibidir, beklemez. Gidersek de vay halimize! Sakinliği sever. Titizdir. Kumu kirliyse içine adım atmaz. Mamasını ve suyunu her gün taze ister. Bazen nadir de olsa, elimizden mama yemek hoşuna gider. Yalnızlıktan hoşlanmaz. Kapalı bir kapı varsa onu açtırana kadar içi rahat etmez. Avcı bir kedi değildir, kuş ya da sinek gördüğünde ilk yaptığı şey bize haber vermektir. Oyun için en ilgisini çeken ise kulak pamuğudur. Kitaplara ve kâğıtlara bayılır, hemen üzerlerine yatar. Eve gelir gelmez ona merhaba demezsek, trip atar ama çabuk affeder. Düzenli hayat sever, bazen yatmak için çok geç saate kaldığımda yatak odasına gidip beni çağırır. Bu çağrıya kulak vermezsem, beş karış suratla yanıma gelip söylenir.”

Kedi çocuğun yerini tutar mı: “İkisinin de yeri farklı. Bir şeyin yerini doldurmak için hayvan sahibi olmak, bencilce ve vicdansız bir düşünce.”

Kedi fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmak: “Neden olmasın? Hayatımızın bir parçası onlar. Her hareketleri neşe kaynağı. Paylaşmak da o anı yaşamak kadar eğlenceli.”
Kedi sahibi kadınların aslında yalnız olduklarına dair söylem: “Önyargılı ve kadını aşağılayan bir söylem. Erkek egemen toplumlarda kadının yalnız kalamayacağı varsayımını pekiştirmek için söylenmiş herhalde. ‘Hayvan sevgisi’ kadın erkek diye ayrılamayacak bir duygu… Sorumluluk ve vicdan sahibi her bireyin, koşulları uygunsa, bir kedisi ya da köpeği olabilir. Çocuğuna oyuncak yerine hayvan alıp hevesleri geçince sokağa atanların bunu anımsamalarında fayda var.”

Hayvanlara kötü davranmak: “Hayvanları sevmeyen insanları da sevemez diye düşünüyorum. Aileden başlayarak okulda devam eden ve doğadaki her canlıya sevgi duymanın ve korumanın önemini anlatan bir eğitim sürecinin çocuklar ve sonrasında yetişkinler üzerindeki etkisi ne kadar büyük olurdu… Ne yazık ki ülkemizde ‘hayvanları öldürmek’ için kanun çıkarmaya çalışan bir zihniyet var ve şu an tepkiler nedeniyle geri adım atılsa da bunu yapmayacaklarına dair bir garanti yok. Sokaktaki çocuklarını ve hayvanlarını koruyamayan bir toplum medeniyetten söz etmemeli bence…”