Röportaj

RÖPORTAJ: YASEMİN KAY ALLEN

manset-yasemin-kay-allen

“KESKİN VE SİVRİ DİLLİ OLABİLİRİM AMA GÜLMEYİ DE ÇOK SEVİYORUM.”
“Hakkımda; ‘keskin, sivri dilli ya da çok çabuk değişiyor’ dendiği olabiliyor ama ben kendim için güleç diyebilirim, bakmayın öyle durduğuma aslında gülmeyi çok seviyorum. Özellikle yakınlarımı güldürmeyi de her şeyden çok severim. Beni güldürebilen insanları da asla kaybetmek istemem. Konuya, kişiye, kaç kere tekrarlandığına ve benim kaç kere aynı şeyi söylediğime bağlı olarak çabuk sinirlenebilirim. Duygusalım, o yüzden kendimi bir anda kapatabiliyorum koruma içgüdüsüyle… Ters ve aykırı yanım; tahammülsüzlük ve sivri dilli olmak. Bir de istediğim anda istemediğim yerde olmak istemem, kendimi tutsak gibi hissedersem huzursuz olurum. Ayrıca arkadaşlarıma muhtacım, onlar olmadan hayat yaşanmıyor. Az ve öz arkadaşım var ama benim gibi düşünen, samimi insanların olduğunu bilmek de çok güzel bir duygu. Sevdiğim insanlarla hayatı paylaşmaya, destek olmaya ve destek vermeye çok önem veririm. Bir işe yaradığımı, katkıda bulunduğumu hissetmek ise hayatta en sevdiğim duygulardan.”

“EKRANDA DAHA BÜYÜK GÖSTERİYORUM.”
“Ekranda gördüğüm tepkilerim ve mimiklerim aynaya baktığım zamanki halimden daha doğal gelebiliyor bana çünkü aynaya baktığınızda kendinizi görmek istediğiniz şekle sokuyorsunuz. Evet; kadınların ayna karşısında aldıkları bir poz vardır hep. O yüzden de fotoğraflarda; ‘Ne kadar değişik çıkmışım’ diyoruz. Ben de ilk başta kendimin ekrandaki haline alışamadım. Ekranda bir fotoğraftan ya da yansımadan çok daha açıksın. En küçük hareketleriniz bile yakalanabiliyor. Ekranda makyajın da etkisiyle daha büyük gösterdiğimi düşünüyorum. Zaten sokakta görenler de ne kadar küçük olduğumu söylemeden yapamıyorlar.”

“GENÇLİĞİMDE SPORLA UĞRAŞMADIM, İÇE KAPANIK BİRİYDİM.”
“Haftada en az dört kez spor yapmaya çalışıyorum. Daha erken yaşlarda koordinasyonum iyi değildi. Büyüdükçe vücudumun zayıfladığını, düştüğünü hissettim. O yüzden şimdi sürekli spora gidiyorum ve formumu korumaya çalışıyorum. Pilates, fitness yapıyorum, bir de yeni bisiklet aldım, ayrıca koşuya da çıkıyorum.”

“CANIM SÜREKLİ ŞEKER İSTİYOR.”
“Bazen metabolizmadaki çeşitli hastalıklarla ilişkili olarak bazı yiyecekleri yememek gerekiyor. Benim de şeker toleransım var o yüzden şekeri hayatımdan yavaş yavaş çıkarıyorum. Tatlıya çok düşkünüm ama genel olarak yemek yemeyi seviyorum ben. Yemek yapmaya da yeni başladım ama sadece biriyle paylaşacaksam yapmayı seviyorum. Yoksa tek başıma yemenin hiçbir keyfi yok. Basit şeyler yapıyorum. Henüz; ‘Çok güzel barbunya yaparım’ diyeceğim bir seviyeye gelmedim. (Gülüyor)”

“İNSAN AŞKLA GÜZELLEŞİYOR!”
“2008 yılında 67 kilo olmuştum. Yavaş yavaş verdim. O da vücudumdaki bir dengesizlikle alakalıydı. Kilo almayı önlemenin tek çaresi abur cubur yememek . İşle alakalı gece geç saatte yeme durumu da kilo almamdaki en büyük sebepti. İngiltere’de abur cubur, tatlılar, çikolatalar çok tüketiliyor. Bu sadece bizim ülkeyle de sınırlı değil… (Gülüyor) Ekmek yemeyin! ‘Ekmek yemeden doymuyorum’ diye bir şey yok doğamızda. Çok geç yatmayın. İnsanların erken yatmasının gerçekten vücuda çok faydalı etkileri oluyor. Alkol azaltılsın. Bakım kremlerine inanmıyorum. Daha çok su, çay içerek ve spor yaparak bitkisel ve doğal yöntemlerle cildimi beslemeyi tercih ediyorum. Vücudunuza iyi davranın. İnsan aşkla da güzelleşiyor, ten renginiz canlanıyor. Bol bol su içilsin… Su tansiyon düşüklüğünü, mide bulantısını, baş ağrısını engelliyor ve vücudu rahatlatıyor. Bir de mutlaka cildinizi temiz tutun.”

“HAYATIMIN EN GÜZEL DÖNEMİ ŞU AN.”
“Hayatımın en güzel dönemini yaşıyorum. Herkes gibi küçüklüğüme bakıp da, ‘Ya ne güzeldi’ demenin bir anlamı yok, o yıllarda da benim için zorluklar vardı. Avustralya’ya gidiş dönemi vardı ama asıl zor olan Türkiye’ye dönüştü. Şimdi her şey oturdu, tam olmam gerektiği yerde ve psikolojide olduğumu hissediyorum. Tüm parçalar yerini buluyor gibi bir durum var enteresan bir şekilde. Enerji anlamında da söylüyorum; ağzımdan çıkacak bir cümleyi yakın bir arkadaşım bana söyleyiveriyor. Sanki çark yerine oturmuş gibi…”

“HAYAL DÜNYAMLA İÇ İÇE YAŞIYORUM.”
“Hep hayal kurarım. O dünya benim için olmazsa olmazdır, hayatı süsler. Geçmişi, geleceği, olabilecek her şeyi düşünürüm. Ben tek bir hedef koyarak, ona doğru ilerlemeye çalışan insanlardan değilim. Daha önce ileride ulaşmak istediğim hedeflere dair açıklamalar yaptığımda, sanki hayatta bir tek sıraladıklarımı istiyormuşum gibi anlaşıldı. Tabii ki oyunculuk yapan herkes Oscar kazanmak ister. Güzel yerlere gelmek, iyi oyuncularla oynamak ve başarılı projelerde yer almak istiyorum ve seçebilme opsiyonumun açık olduğu bir noktaya ulaşmak istiyorum. Bir de İngilizce oynama imkânı bulabilirsem hiç de fena olmaz. Bütün uçlarımı ve ufuklarımı açık tutmaya çalışıyorum. Hayal dünyam küçüklüğümden bu yana hep canlıydı. Çizimle çok ilgilendim, görsel olarak renklerden çok etkileniyorum. Sözel değil de, estetik anlayışım daha kuvvetli oldu hep. Güzel şeyler gördüğüm zaman kolay ilham alan bir insanım. O yüzden de hayal dünyamla hep iç içe yaşıyorum.”
“MAGAZİN BASININA KARŞI PASİF AFRESİF BİR TUTUMUM VAR!”
“Daha önce ilişkilerimle ilgili çok yanlış şeyler yazıp çizdiler. Onları şimdi teker teker düzeltmeyeceğim. Sadece şunu söylemek isterim; saçma sapan sahte Facebook hesaplarından okuduklarını haber diye yazmasalardı keşke. Onun dışında ben zaten cümlelerimi çok dikkatli seçmeye çalışıyorum. Çok genç girdim bu sektöre. 18, 19 yaşındaydım henüz. O yıllar ağzımdan istemediğim sözler çıktı, sonradan dersimi aldım ama siz ne kadar kendinizi kontrol etseniz de yazılanları kontrol edemiyorsunuz. Ben de sosyal medyadan cevap veriyorum kendilerine. Bir de insan ilişkilerinde tepkisizliğimi görenler, beni kendi seviyesine indirmeye ya da beni sinirlendirip bir cevap almaya çalışıyorsa bu halimi gördükçe daha da deliriyorlar ve gerçek olmayan bir malzeme çıkarmaya çalışıyorlar. Benim yaptığım pasif agresiflik ama magazin basınına karşı dürüst olmayı ve çok açık cevap vermeyi de denedim, sonunda onlar yine evirip çevirip söylediklerimi başka bir hale getiriyorlardı.”