Röportaj

45 SORUDA BARIŞ KILIÇ

baris-kilic-03

31. Peki, en son ne zaman ağladınız?
Nisan ayında Kıbrıs’ta çektiğimiz Seni Seviyorum Adamım filminin bir sahnesinde ağladım. Bazen az istediğimi fark ettiğim zamanlar oldu dedim ya, sinema da istemeyi unuttuklarımdandı zaten.

32. Hiç terapiye gittiniz mi?
Gittim… Böyle bir şehirde yaşayıp da gitmemenin imkânı var mı? Herkes pazartesi günleri psikoloğa gitmeli bence. Bu bir sorun olarak algılanıyor insanlar tarafından, çok yanlış. Seni seven ve tanıyan bir insanın akıl vermesi ya da seni telkin etmesiyle karşında olaya son derece objektif bakan ve sadece seni anlamaya çalışan bir insanın olması arasında dağlar kadar fark var.

33. Bilinçaltınızda hep saklı duran büyük korkularınız var mı?
Var, bir sürü… Bir buçuk yıldır da onları elemeye çalışıyorum. Çocukluk korkuları bunlar… Her şey çocukluktan başlıyor. Son bir buçuk yıldır, geçmişte yaşadığım kötü izlenimleri atmak için bir uzmanla düzenli olarak çalışıyorum ve büyük bir oranda da attım. Çünkü onlar insanın hayatında birer fren. Onları yenmeden başarılı olmanın ya da hayata normal devam etmenin imkânı yok. En büyük korkum sevdiklerimi kaybetmek. Bu çok insani bir korku aslında ama sırf bu yüzden dünyaya çocuk getirmeyen bir sürü insan tanıyorum. Nasıl olsa kaybedeceğim diyorlar ama bence baştan kaybediyorlar.

34.Hayattan keyif almayı bilen biri misiniz? Kolay mutlu olur musunuz?
Çok kolay mutlu olurum. Beni mutlu etmek için hiç kimsenin sürpriz yapmasına ihtiyacım yok. Bir bardağı ben istemeden birinin uzatmasından çok keyif alırım. Beklemediğim minicik, sıcak bir bakış, üzerimdeki bir tüy parçasını alan bir insan beni çok mutlu eder.

35. En karakteristik özelliğiniz nedir?
‘Kendi gibi adam’ derler hep bana. Hiç olduğumdan farklı yorumlamazlar beni, ben de hiç farklılaştığımı hissetmedim. Neysem oyum. Yoksul olduğum zamanda da o durumu kabul etmiştim, yine mutluydum. Zenginliğin ya da başka bir şeyin peşinden koşmak gibi bir derdim olmadı hiçbir zaman ama hayatım değiştikten sonra da sahip olduklarımı yadırgamadım. ‘Evet, şimdi de böyle yaşamak gerekiyormuş’ dedim içimden ve hep o çizgiyi korudum derinlerde…

36. Bugünlerde en çok nelerden nefret ediyorsunuz?
Herkesin nefret ettiği şeylerden; kirli siyasetten, klişe, içi boş ve hiçbir yere varmayan sözlerden nefret ediyorum. Bunca insanın kandırılmasından nefret ediyorum.

37. Evcimen misiniz? Evinizin en çok hangi odasını seviyorsunuz?
Ev hayatını severim. Düzen ve titizlik hastalığım var. Her şey yerli yerinde ve temiz olacak. Evimde salonun bir köşesi var özellikle orayı çok seviyorum, kedi gibi ayrılmıyorum o bölgeden. Bir de kendi yaptığım ahşap masam var, onun hastasıyım. Her sabah kalktığımda seviyorum onu. Çünkü o masa yaşıyor.

38. Bir günlüğüne dünyanın en güçlü insanı olsaydınız ne yapardınız?
Tokat atılması gereken insanlara tokat atardım. Mecazi anlamda söylüyorum; kinaye yapıyorum elbette ama bütün insanların önünde rezil etmek isterdim. O rezilliğin ne olduğunu anlasın isterdim. Kendini Tanrı gibi hisseden, saçma sapan bu insanlarla hayatımızın her alanında karşılaşıyoruz. Bu kişilere yaptıklarının ne olduğunu göstermek, içlerinde hissetmelerini sağlamak isterdim.

39. Daha ileriki yaşlarınızı tam olarak nasıl hayal ediyorsunuz?
Yaşlandıkça sakinleşiyorum, daha çok içe kapanıyorum. Çok ev, çok beton, çok araba görmekten hep ‘çok’ bir şeyler görmekten sıkılıyorum. Artık bunların hayatımda en üst noktaya ulaştığını düşünüyorum. Bundan sonra daha yukarılarını görmek istemiyorum ve her gün biraz daha yeşile, doğaya doğru kaçmak istiyorum.

40. İnsanlarla ilişkileriniz nasıl? Yakın çevreniz geniş midir?
Haliyle arkadaşım çok, sosyal çevrem geniş, okul yıllarımdan devam eden arkadaşlıklarım var. Tabii ki herkesle ilişki anlamında aynı seviyede kalma şansınız yok. Herkesin hayatı bir şekilde
akıp gidiyor.