Röportaj

BAMBAŞKA BİR SİNEM KOBAL

sinem kobal hakkında her şey_

Peki, karakterinden bahsedelim biraz… Sevda’yla aran nasıl?

Sevda’yı çok severek canlandırıyorum. İlk defa bu kadar farklı bir karaktere hayat veriyorum. Sevda’nın defoları var ve çok hırslı bir kız. İçinde gerçekten derin yolculuklar yapabildiğim bir karakter. Bu açıdan çok şanslı hissediyorum kendimi. Sevda’nın yolculuğu bana da çok şey kattı. Ailede üç kız kardeş var ve anneleri onları çok küçükken terk etmiş. Büyük bir travmaları var. Babayla büyüdükleri için de evin en küçüğü olan Sevda biraz daha haşere büyümüş. Bir yandan seksi, bir yandan da erkek çocuğu gibi… Zeki bir kız ve her şeyi sürekli analiz ediyor. Her şeyi bildiğini sanıyor fakat hayat onun ezberini bozuyor. Biz aslında Sevda’nın hayatı öğrenme sürecine şahitlik ediyoruz ve eminim birçok kişi kendinden bir şeyler buluyordur.

Dizinin son bölümlerinde bir sahne vardı. Sevda ağlayarak; “Yanlış kişiye âşık oldum” diyordu. O sahnede aslında çok derin duygular vardı. O sahneyi izlerken, çoğu kişi kendinden bir şeyler bulmuştur.

Kesinlikle… Yanlış erkeğe âşık oldum diyerek, içinde onun savaşını veren çok kişi vardır. Sevda aslında geniş bir çerçeveden bakarak her şeyi net görebilecek bir kız fakat her insanın bir kalbi var. Bir noktadan sonra duygularını görmezden gelemiyorsun.

Geçenlerde çok tartışmalı bir sahneye imza attınız. Takip ettiğimiz kadarıyla daha önce öpüşme sahnelerine çok da sıcak bakmıyordun. Bu projede, bunu kabul etme sebebin neydi?

Tabii ki mesleğimiz dışında, özel hayatımız ve içinde bulunduğumuz durumlar çok kolay senaryolaştırılıyor. Herkes kendi açısından yorumlayabiliyor bazı şeyleri. Oralar da benim çok müdahale edebileceğim alanlar olmuyor maalesef. Ama ben mesleğimde, olabildiğince kendimi geliştirmeye ve yaşım gereği çoğu şeyi deneyimlemeye çalışıyorum. İşimle alakalı da hiçbir zaman büyük cümleler kurmayı seven biri değilim. Benim için ‘şunu yaparım, bunu yapmam’ gibi bir ayrım yok aslında. Ben bu mesleğe saygı duyuyorum. Aradan bir sahne çıkarıp onun üzerinde yoğunlaşmak bana saygısızca geliyor. O yüzden meseleye bütününden bakıp doğru işlerin içinde, doğru şeyler yapmaya çalışıyorum.

Set yoğunluğu, dizilerin süreleri gibi sorunlar seni ne denli etkiliyor? Etkilememesi için ne tavsiye ederseniz diğer oyunculara?

Bunu çözmüş biri var mı, inan bilmiyorum. Ben de çözmüş değilim. Ve her ne kadar çocukluğumdan beri bu işin içinde olsam da daha çok öğreneceğim ve yapacağım şey var. Ama bu çalışma sistemi, süreler konusu biraz daha farklı. Biz Dadı dizisinde her bölümü 45 dakika çekiyorduk; şu anda diziler 120 dakika çekiliyor. Bu örnek sanırım durumun nereden nereye geldiğini çok açık ve net gösteriyordur. Herkes için çok zor ve yorucu ama ben işimi çok severek yapıyorum. Fakat hepimizin en çok istediği şey, daha iyi işler çıkarmak. Artık herkes daha ileriye gitmek ve gelişmek için, güzel ve kaliteli işler yapılmasını istiyor. Yolların açılması için en önemli çözümlerden biri de çalışma saatlerinin düzene girmesi. Bir hafta içinde 120 dakikalık bir bölüm çekmek gerçekten çok zor. Yazması zor, çekmesi zor, oynaması zor… Öyle olunca tabii ki her zaman ileriye gitmek yerine, yerinde saymaya başlıyorsun. Umuyorum biz de bu konuda, daha medeni toplumların arasına gireriz; o saygı ve insaniyet seviyesine erişiriz. Bunun için de hepimizin çabalaması gerekiyor tabii ki.