Röportaj

Burcu Esmersoy | Marie Claire Mayıs 2020

Karantinada olduğumuz bugünlerde dünya düzeni değişirken, çalışma sistemlerimiz de farklılaşıyor. Bu kez, yıllardır yaptıklarımızdan çok daha farklı bir çekim gerçekleştirdik. Burcu Esmersoy’un evinde tek başına, ama uzaktan ulaşımla aslında bir ekiple olduğu çekim, bizim için tarihe geçti. Yine online olarak gerçekleştirdiğimiz röportajda ise güzeller güzeli Burcu Esmersoy, bu süreci ve yaşadıklarını anlattı…

Olağanüstü günlerden geçiyoruz. Seninle yaptığımız o kadar röportaj içerisinde bu, en ilginci olacak sanırım. Bu dönemle ilgili hislerini alabilir miyim? Nasıl bir ruh hâline sahipsin bugünlerde?

En başlarda olayın ciddiyetini çok iyi anlayamayan gruptanım sanırım. Yani daha pandemi ilan edilmeden hemen önce seyahatlerime, tabii ki biraz daha dikkatli, özenli, maskeli falan devam ediyordum. Sonuçta hem İstanbul’da hem de yurt dışında işimiz ya da çekimimiz oluyordu. En son fütursuzca Miami’ye, Superbowl finaline gittim. Hiç tanımadığım İspanyol bir aile ile onların sevinçlerine ortak olup sarmaş dolaş şampiyonluk kutladığıma göre, olayı pek anlayamamıştım sanırım. Sonra kızgınlık dönemi başladı. “Neye kızgınlık?” dersen, “Yarasa çorbasının kendisine” derim. Yani içen, satan, yapan değil. Olayın kendisine garip bir kızgınlık…

Neyse sonra bir şok dalgası vurdu bana. İtalya’dan acayip rakamlar gelmeye başladı. Orada yaşayan arkadaşlarımla konuştuğumda bana; “Biz dört haftadır karantinadayız” dediklerindeki şaşkınlığımla birlikte, kendime kızma dönemine de giriş yaptım böylece. Kendi karantina dönemimi başlattım. Şu anda 48. gündeyim. Pollyanna tavrımla, mayıs başında işe başlarız sanıyordum. Ancak bu dünyada tek başımıza yaşamıyoruz tabii, onu hesaba katmamışım. Zaten matematiğim de hep kötüydü. (Gülüyor) Şu anda aklıselim bir insan ve o tatlı pozitif teyze hâlimle 1 Haziran civarı uçağa binerim gibi hissediyorum ama o uçak nereye gider, onu bilmiyorum. Anlayacağın çalışmayı ve seyahat etmeyi çok özledim. En çok da arkadaşlarıma sarılmayı… Her şeyi boş ver; camdan bile göremediğim arkadaşlarım var. Onları çok çok özledim. Onlar kendilerini biliyor. Soru neydi bu arada? (Gülüyor)

Karantinadan dolayı çok farklı bir çekim gerçekleştirdik. Uzaktan erişimle, şimdiye kadar yapmadığımız tarzda bir çekim oldu. Nasıldı sana göre?

Abartmak istemem ama aşırı yoruldum. Kıyafet giymek, çıkarmak, poz vermek bir şey değil de… Ama tripod’u taşı, üç kat indir, çıkar… Işığı ayarla, bilgisayarı kodla, açıyı bul… Emre’yi anla, Hande’yi hisset, Tuğçe’yi üzme, makyajını tazele derken; beş saat nasıl geçti anlamadım. Bu çekim normalde bir saat sürerdi, beni biliyorsun…

Evet, o anlamda zor oldu haklısın. Hayatımızın birçok alanında bambaşka bir dönem yaşıyoruz sonuçta. Sence gerçekten de dünya düzeni değişiyor mu?

İnşallah değişiyordur Gözdem. Değişmezse de iyiye gitmediğimizi gördük ya da umarım anladık. En son sevgili Greta Thunberg gözyaşlarıyla anlatmaya çalışmıştı aslında. Şimdi oturduğu yerden kıs kıs da gülmüyordur ama… O bile bunu beklemiyordu bence. Kısaca söylemem gerekirse, savaşlara harcanan milyarlarca dolar, sağlık, açlık ya da işsizlik için kullanılsaydı şu an bu dersi, böylesine sancılı bir şekilde almıyorduk bence. Sözüm meclisten dışarı…

Seni son günlerde magazin programlarında gördüğümüzde, sıkı tedbirler aldığın fark ediliyor. Maske, eldiven gibi… Böyle yaşamaya alışacak mıyız sence? Ya da bu süreç bitince eski hayatlarımıza nasıl döneriz dersin?

Ben olması gerekeni yapıyorum sadece. Bilinçli, eğitimli, çevresine saygısı olan herkesin yaptığı ya da yapması gerekeni yapıyorum. Ne kadar devam etmesi gerekiyorsa da yaparım. Eski hayatıma da bir parmak şıklatır gibi hemen dönerim, hiç sıkıntım yok.

Karantina bitince ilk nereye gideceksin? Kimlerle buluşacaksın?

İlk iş sabah Belgrad Ormanı’na gideceğim sanırım. Sabahın köründe oradayım. Sonra Selozi Bootcamp’e gideceğim. Hem dersi hem de kız arkadaşlarımı çok özledim. Sonra Emirgan’daki Espressolab’den kahvemi alıp hemen arkasındaki Tank’te Utku hocamla crossfit antrenmanımı yaparım. Ardından pilatese giderim. İlla spor yapmaya değil, hocalarımla hasret gidermeye… Sonra öğle yemeğine Morini’ye; Ayten, Tolga, Başak ve Yaprak’la muhabbet etmeye… Hemen arkasından İstinyePark Beymen’deki can dostlarım Nuri ve Barış’la özlem gidermeye… Buraya kadar gelmişken kuaföre gitmemek olmaz tabii. Hemen bir saç cilası, bakımı, bir fön… O sırada güzel muhabbet, manikür, pedikür derken; akşam olur. Erkek arkadaşım ve arkadaşlarımla buluşup, güzel muhabbet edip konuşabileceğimiz bir yerde, keyifli bir akşamüstü geçirilir. Oradan da havaalanı… Bir yere uçmaya gerek yok. Şöyle bir bakıp çıksam yeter. Belki mantıklı bir şehre ya da ülkeye gidiyorsa ilk kalkan uçakla giderim, bilemem.

Önceki döneme göre daha farklı yaptığın bir şeyler var mı? Yeni hobiler edinmek gibi…

Yok aslında. Yani belki de vardır. Mesela yeniden yemek yapmaya başladım. Eski kitap okuma modelime geri döndüm; üç kitap aynı anda. Çünkü artık yeniden konsantrasyonum iyi.

Bu garip süreç hepimizin psikolojisini ister istemez etkiledi. Bu noktada sağlam durabilmek için sen neler yapıyorsun?

Haber tartışma programlarından uzak duruyorum ya da olumsuz haberleri izlemiyorum. Zehir salan Instagram post’larından, sosyal medya hesaplarından uzak duruyorum. Sevdiğim filmleri, serileri tekrar izliyorum. Ama en en etkilisini söyleyeyim; günlük programımı eksiksiz yapıyorum.

Bu süreçte dışarıda yemek yiyemediğimiz için herkes evde farklı tarifler geliştirmeye başladı. Sen evde yemek yapıyor musun? En iyi yaptığın yemekler neler?

İlk başlarda üç öğün yemek seremonisi vardı evde. Şu an artık tek öğün beslenmeye geçildi. Salata ve yanında et ya da makarnalı menüler yapılıyor genelde. Ya da menüde sadece güzel kahvaltılar var.

Peki, evde bakım konularında neler yapıyorsun? Her gün spor yapıyor musun mesela?

Her sabah en az 50 dakika yürüyorum. Ardından VR’da boks antrenmanı ya da online herhangi bir antrenmana katılıyorum. Sabah bunu yapmadıysam mutlaka Selozi’nin online bootcamp’ine katılıyorum.

Bugünlerde yoga ve meditasyonun da iyi geldiği söyleniyor. Sen yoga ya da meditasyon yapıyor musun?

Her gün meditasyon yapıyorum, evet. Ama yoga haftada, ayda bir ancak.

En son hangi diziyi ve filmi izledin?

Şu an Man On Fire izliyorum. Dizi olarak da The Unicorn, Dave, Defending Jacob ve Fauda tavsiye edebilirim.

Bildiğim kadarıyla devam eden bir televizyon programın vardı. Çekimlere ara verdiniz sanırım. Biraz programdan bahsedelim mi? Ne zaman devam edecek?

Şu an ara verdik, evet. Daha doğrusu aslında ilk ona ara verdik hayatımızda. Önce yaz programı için planlar yapıldı. Ama oy birliğiyle gelecek sezona konsantre olduk.

Çok sık seyahat eden biri olarak, söylediğin gibi özlediklerinin arasında bu da var. Sınırlar açıldığında ilk hangi ülkelere gitmek istiyorsun?

Planlı programlı bir yolculuk dersen, sanırım Güney Fransa, Amalfi Sahili ve ardından eylülde New York ile Amerika kıtası yolculuklarım başlar.

Bu karantina ve pandemi süreci sana neler öğretti? Bazı şeyleri sorguladın mı ya da farkındalık kazandın mı? Biraz anlatır mısın?

Doğaya saygı ve sevgi ile büyüyen bir aileyiz. Dedem, orman mühendisiydi. Sene 2020 olduğunda bu sadece benim bilincim değil, tüm insanlığın bilinci olmalıydı aslında. Ama zararın neresinden dönülse, kârdır sanırım. “Almam gereken bir ders yoktu. Zaten bu konuda çok bilinçli ve dikkatliydim” demem asla. Hatta bu süreçte daha yeni bilgiler edinme şansına da sahip oldum. Dilerim benim gibi olan milyonlar vardır.

Sen çoğu gence ilham veren bir isimsin. Seni takip eden ve başarılarını örnek alan gençlere neler söylemek istersin? Ne gibi tavsiyelerin olur?

Hayat siz planlar yaparken size güler. O yüzden okulunuzu okuyun, ailenize ve çevrenizdekilere saygılı olun. Doğayı sevin, sağlıklı yaşayın, sıkı çalışın ve iyi insan olun. En önemlisi, anda kalın!