Anaslide

ÇEK ELLERİNİ ÜZERİMDEN

Caydırıcı etkisi olmadığı düşünülen hukuk sisteminin nasıl bir yol izlediği, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta. Bir cinsel istismar suçunun çözüm noktası ise deliller. Eğer ortada bir delil yoksa olay tam bir kapalı kutuya dönüşüyor. Ön planda tutulması gerekenin ise çocuk psikolojisi olması gerektiğini söylüyor Oğuz Bey; “Mağdur çocuğun az travma yaşamasını sağlamak, öncelikli olmalı. Burada iki davranış var; eğer küçük yaştaysa bir an önce unutması sağlanmalı, biraz daha büyükse de muayene süreci, doğru kişinin yaptığına emin olduktan sonra, tek seferde bitirilmeli. Dava süreçlerinde bu konuda bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Savcılarımız bu konuda eğitimli olmamalarına rağmen, çocukların ifadelerini kendileri almak istiyorlar fakat bunu bir psikoloğun yapması gerekiyor. Öte yandan başka örnekler de karşımıza çıkıyor. Mesela Diyarbakır’da iki yıl önce yaşanan istismar olayı gibi… Mağdur çocuk altı kez muayene edilmiş. Aile, çocuklarını uzaklaştırmak istemiş fakat savcı peşlerini bırakmamış. Hakkında tutuklama kararı çıkarılarak mağdur olan çocuk zorla muayeneye getirilmiş. Maalesef bu akıl almaz durumda, korumamız gereken tarafın çocuk olduğunu unutup, zarar veriyoruz.

 

ÇEK ELLERİNİ ÜZERİMDEN fe
Haberi manşetlerde yer alan bir skandalın, topluma mâl olması neredeyse imkânsız. Bunun örneğini biraz önce bahsettiğimiz vakıf skandalında da yaşadık. Oğuz Bey’e hükümetin bu konuda yapması gerekenin ne olduğunu soruyorum; “Devletin kafası karışık… Toplum böyle durumlara sıfır tolerans gösterilmesini bekler. Hükümet bir yandan engellemek istiyor fakat nasıl yapması gerektiğini kestiremiyor” diyor.
Bu yıl En İyi Film Oscar’ını kazanan Spotlight filmi, Amerika’nın en büyük skandallarından biri olarak tarihe geçen Katolik Kilisesi’ndeki cinsel istismarı konu alıyor. Bu konunun Karaman olaylarıyla birleştiği nokta ikisinin de dini kökleri olması. Burada sorgulamamız gereken durum dinin, sapıkça dürtüleri ört bas etmek için kullanılması. Dine olan ‘güven’ duygusu böyle kişiler tarafından suistimal ediliyor. Tıpkı Vatikan’ın, papazlarıyla bu konuda binlerce kez başının derde girmesi gibi…

 

ÇEK ELLERİNİ ÜZERİMDEN fd
Filmden bahsetmişken, Oğuz Bey’e Onur Savaşı filmini (Küçük kız öğrencisi tarafından cinsel istismarla suçlanan anaokulu öğretmeninin hikâyesi) izleyip izlemediğini soruyorum. Buna karşılık bana, filmden yola çıkarak kendisine gelen bir vakadan bahsediyor. “Yedi yaşında, annesine oldukça düşkün olan bir kız çocuğu, mesleki alanında saygın bir piyano öğretmeninden ders alıyormuş. Ve küçük kızın cinsel istismar suçlamasıyla karşı karşıya kalmış. Öğretmen bize geldi. Biz de psikiyatr, pedagog, psikologlardan oluşan ekibimizle bir araya geldik. Çocuğun ifadesini izledik. Konuşurken kelimeleri karıştırıyordu ve beden diline göre yalan söylediği anlaşılıyordu. En sonunda annesinden ilgi beklediği için böyle bir yalan söylediğini itiraf etti.” Peki, bir çocuğun bu konuda yalan söyleme bilinci ne zaman oluşuyor ve nasıl değerlendiriliyor? “Çocuğun yalan söyleyebileceği ihtimalini düşünmüyoruz. Var ama bunlar çok daha az karşılaşılan durumlar” diyor Oğuz Bey.