Her dakika, buna benzer milyonlarca olay gerçekleşiyor. Burada kişiler kimliklerini saklayıp kendilerini başka biri gibi gösteriyorlar. Çocuk kanıp kendisiyle görüşmeyi kabul ettiğinde, karşısındakinin yaşça büyük bir adam olduğunu görüyor ve ondan faydalanmak istediğini anlıyor.
Fakat bu sefer o kişi tarafından zorlanmaya ve tehditlere maruz kalıyor. Ailesinden çekindiği için de çıkmaza giriyor. Oğuz Bey bu tip vakalara sıklıkla rastladığını söylüyor. Ergenlik döneminde olan çok sayıda çocuk, savcılık kapısından ‘ailem beni öldürür’ diye geri dönüyormuş… “Okuldan dönerken inşaata saklanmış bir adam tarafından saldırıya uğrayan bir kız çocuğu gelmişti. Biz de bu olayın kendisinin suçu olmadığını, oradan geçen herhangi birinin başına da gelebileceğini anlatmaya çalıştık. Kızın annesi geldi ve ‘Ben sana o kadar kısa etek giyme, oradan geçme demedim mi?’ diyerek kızı dövmeye başladı. Bizim o sürece kadar iyileştirmeye çalıştığımız her şeyi alt üst etmişti” diyerek örneklendiriyor konuyu.
Bu saatten sonra sorulması gereken soru; ‘Cinsel istismarın önüne nasıl geçebiliriz?’ olmalı. “Sivil toplum ve kitle kuruluşları aracılığıyla toplumun da işin içine katılması gerekiyor. Aile, Kadın, Çocuk, Engelli ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı olarak görev yapan ‘Alo 183’ü iyi kullanmamız gerekiyor. Tabii en önemlisi de eğitim…” diyor Polat Bey ve bu konuda eğitim alanında neler yapılması gerektiğinin altını çiziyor; “Cinselliğin yasaklanmasıyla bir şeylerin değişmediğinin görüldüğü örnek ülkelerden biri Türkiye…
Öğretmenlere pedagojik formasyon eğitimi verilmesi gerekiyor. Kayseri’de uğradığı saldırı sonucu intihar eden 17 yaşındaki Cansel’imiz şikâyet edecek gücü bulabilseydi, hayatına son vermeyecekti. Cansel şikâyetçi olmadığı için, ‘öğretmen’ sanık serbest kaldı. Bu noktada hâkim ve savcılarımızı da birtakım eğitimlerden geçirmemiz gerektiği konusuna geliyoruz. Caydırıcı ortamları ortadan kaldırmamız gerekiyor. En önemlisi toplumu ve aileleri eğiteceğiz ki, bu vakaların önüne geçelim.”