Anaslide

‘KENDİMİ BİR YERE AİT HİSSETMİYORUM’

4

Siz nasıl fark ettiniz kamera önüne geçme isteğinizi?
Drama eğitmenim itti beni oyunculuğa. Küçük oyunlar yazmamız gerekiyordu ya da var olan bir oyuna ek sahneler. Çok iyiydim o konuda. ‘Senin daha çok açılman lazım. Performans sergilemekten utanma’ dedi. Birlikte çalışmaya başladık. Varlığı bana çok şey ifade etti. Öğrencilere saygı duyan bir eğitmendi, çok severdim.
Annenizin yaklaşımı nasıl oldu?
Hiç baskı yapmadı; ‘Neyle mutlu olacaksan onu yap’ dedi. Sadece ben on yaşındayken İstanbul’dan taşınıp, Avustralya’ya yerleştik çünkü küçüktüm ve bana teklifler geliyordu. Annem daha sonra; ‘Farklı kültürler görmeni; çocukluğunu, gençliğini yaşamanı istedim; öyle büyümeni istemedim’ diyerek açıkladı gidişimizi.
Dönüşünüz nasıl oldu?
İlkokulu burada okuyup, Avustralya’ya gittim ve 2008’de 18 yaşında geri geldim. Avustralya çok güzel bir yer ama İstanbul’da büyümüş biri olarak kozmopolit hayatın hızı bir şekilde alışkanlık yaratıyor. Avustralya’da insan yaşamak için hiç zorlanmıyor. Tam nerede ne yapsam derken Türkiye’ye tatile geldim, kafamı toplamak istedim, sonra ruhuma kulak verdim ve bir daha da geriye dönmedim.
İstanbul’daki hayat mücadelesi sizi çekti o zaman.
Evet, ayakta kalmak ve bir şey yapmak zorundasın. Avustralya’da yaşam çok daha kolay. Yine bir savaş var ama buradaki kadar değil. Kültürel zenginlik eksikliği hissettim orada. Çünkü ne kadar çok göçmen olsa da kültürleri emiyor, kendi içine alıyor. Bu da yorucu geliyor bir müddet sonra. Sanırım hayatımda her yere karşı aynı bağımlılığı hissediyorum, çünkü İngiltere’de doğup Türkiye’ye gelmek, sonra Avustralya’ya gitmek sürekli bir git-gel… Kendimi bir yere ait hissedersem yaşadığım bütün arkadaşlıklarıma, ideallerime, ideolojilerime ihanet edecekmişim gibi geliyor. Ait olmama hissiyatıyla beraber, çok bağlı kalmayı sevmiyorum sanırım.