MODA

Moda Editörü Olmanın Derinliklerini Stylist Oğuz Erel İle Konuştuk

Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladıktan sonra moda editörlüğüne atılmaya nasıl karar verdin? Moda editörü olmak planların arasında hep var mıydı? 

Aslında moda ile ilgisi olmayan bir aileden geliyorum. Sosyal medyanın olmadığı zamanlarda editörlük çok da bilinen bir kavram değildi açıkçası Türkiye’nin güneyinde. Moda editörlüğü kavramıyla ilk karşılaşmam üniversitede en yakın arkadaşlarımdan birinin ünlü fotoğrafçı Lara Sayılgan’ın asistanlığını yapmaya başlaması ve onu sette ziyaret etmem ile oldu. Moda editörlerinin sadece kıyafet giydirmeyip, editoryal çekimler ile kocaman bir dünya yarattıklarını keşfettim. Kesin karar verdiğim anı net olarak hatırlayamasam da okuyucuya fotoğraf yoluyla bir dünya sunma fikri beni bu mesleğe yönelten temel şey oldu diyebilirim.

Moda çekimlerindeki yaratım sürecinden bahseder misin biraz?

İlk olarak bir tema üzerinde karar kılmak gerekiyor. Sadece trendlerden bahseden moda çekimleri yaratmayı sevmediğim için karar verme sürecim biraz çetrefilli oluyor. Sanattan, spiritüalizme, toplumsal konulardan, antropolojiye kadar geniş bir yelpazenin moda çekimlerine ilham olabileceğine inanıyorum. Temaya karar verdikten sonra hayalini kurduğum görselleri ortaya çıkarabilecek bir ekip oluşturmam ve sonrasında da bu ekibe hedeflediğim görselliği en doğru şekilde aktarmam gerekiyor. Son olarak ihtiyacımız olan şey de güçlü bir set motivasyonu! 

Styling sürecinde bu aralar elin en sık hangi markalara, ne tarz ürünlere gidiyor? Güncel lokal ve global favorilerin hangi markalar?

Bir moda editörü olarak favori marka belirlemeyi doğru bulmuyorum. Sezonun tüm dikkat çeken görünümlerine hâkim olmalı ve bunlar arasından styling tarzınıza en yakın olanları değerlendirmelisiniz diye düşünüyorum.

Hangi moda dönemlerini geri getirmek isterdin ve hangisini yok etmek isterdin?

90’ların sonu ve 2000’lerin ortalarına kadar olan dönem, yani milenyum (Y2k) moda dönemi, benim favori sezonum ve zaten halihazırda geri döndü. Herkes bundan mutlu olmasa da epeyi bir süre kalacak gibi görünüyor. Yok etmek istediğim bir sezon yok açıkçası; göz hepsine bir şekilde alışıyor fakat eksik olan şey yeni moda dönemleri. Karakteristik yeni moda dönemleri gelmiyor. Senelerce defilelerini hayranlıkla izlediğimiz moda tasarımcıları da birer birer gidiyorlar. Daha çok yeni Issey Miyake’nin de ölüm haberiyle birlikte bu tarz kayıpların beni ne denli etkilediğinin farkına vardım. Tanıklık etme fırsatı bulduğumuz türlü yaratıcılıklarla dolu moda sektörümüz yerini tüketim çılgınlığına sonsuza dek bırakıyormuş hissiyatındayım.

Hem yurt içi hem de yurt dışında çok güzel işlere imza atmış biri olarak, Türk moda sektörünün gelişimi için nasıl adımlar atması gerektiğini düşünüyorsun?

Türkiye moda sektöründe büyük yeteneklere sahip bir ülke fakat bu yeteneklerin parlatılıp global yetenekler haline gelebilmesi için daha çok efor ve imkân gerekiyor. Moda haftalarımız lokalden globale uzanma eğilimi göstermeli, moda dergilerimiz dünya moda endüstrisi tarafından dikkat çeken işlere imza atmalı, moda markalarımız, tasarımcılarımız, influencer’larımız ve aktörlerimiz global platformlarda daha fazla yer almalı… Tüm bunlar için de devlet veya bu alanda fon yaratabilecek özel kuruluşlardan çok daha fazla desteğe ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Moda sektörümüze cömert bir el değmedikçe ne yazık ki kendi coğrafyamızla sınırlı kalmaya devam edeceğiz.

Ünlü isimleri giydirmenin en keyifli ve en zorlayıcı yanları nelerdir?

En keyifli yanı yaptığınız styling’i taşıyabilen bir özgüvene sahip olmaları ve her kombinin onların üzerinde daha bir anlamlı hale gelmesi. En zorlayıcı yanı ise göz önünde ve belirli bir hedef kitleye hitap eden isimler oldukları için bunu unutmadan, hedef kitlenin beğenisini de göz ardı etmeyecek şekilde bir styling yaratmak.

Styling yapmak için bir ünlü dolabı seçebilseydin, bu kimin dolabı olurdu ve neden?

Moda editörü olarak ürün çeşitliliğini önemseyen biriyim. En trend ürünlerden, büyük moda markalarının arşivine kadar uzanan bir ürün yelpazesine sahip olmak için dönemin en ünlü isimlerinden Rihanna, Kardashian’lar ve Hadid kardeşlerin dolabı ihtiyacımı fazlasıyla karşılar diye düşünüyorum. Düşününce fazla bile gelebilir ☺

Hiç kendileri için tamamen yanlış olduğunu bildiğin bir şekilde giyinmek isteyen müşterilere rastladın mı? Onları doğru yönlendirmeyi nasıl başardın?

Kişinin kendisi için yanlış giyinmesi diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece giyim tarzının işe, hedef kitleye veya hedeflenen amaca hizmet etmesi konusunda bazı yanlışlar yapılabiliyor. Bunlar dışında kişi kendini nasıl ifade etmek istiyorsa saygı duyuyorum. İşin gerekliliklerine göre müşterileri doğru yönlendirmek ise yıllar içerisinde edindiğim tecrübelerin bir getirisi olarak kendiliğinden gelişiyor.