Anaslide

RANDEVU GECESİ; İYİ, KÖTÜ, KORKUNÇ

serhat

SERHAT ŞENGÜL

İYİ RANDEVU

“İlk randevular hep heyecan vericidir. Yeterince tanımadığın birini keşfetmeye çalışmak güzel ancak doğru insan olmadığını anlayınca randevunun ıstıraba dönüşmesi de an meselesi oluyor. Bu nedenle, ilk randevuların yemeğe çıkmak yerine kahve içmek şeklinde olmasından yanayım. Gündüz olması hem olayın ciddiyetinin azalması hem de önümüzü görelim mesajı vermesi açısından da önemli. Halbuki yemekte işler öyle değil. Nereden baksanız iki buçuk saat sürecek bir test. Karşındakinin doğru insan olup olmadığını anlamaksa sadece on dakika. Geriye kalan dakikaları ve getirdiği eziyeti siz hesaplayın. Bardağın genellikle dolu tarafını görmeyi tercih edenlerdenim. Karşımdakinin bana uygun olmadığını anlasam da randevuya devam ediyor ve geriye kalan dakikaların keyifli bir sohbetle devam etmesine çalışıyorum. Dahası karşımdakinden de bir şeyler öğrenmeye bakıyorum. Neticede her insan bir kitap. En güzel randevum sanırım ilk aşkımlaydı. Randevu bile değildi. Daha ziyade uzun uzun telefonla konuşmak şeklindeydi ama çocuksuluğu, saf ve temiz oluşuyla unutulmazdı. . Evdeki bir şeylerden yeni şeyler icat eder, ona hediye ederdim. Sonra koptuk. Yıllar sonra sosyal medyada eski okul arkadaşlarımızla buluşmaya karar verdik. Onu uzun bir süreden sonra ilk kez görecektim. Göz göze geldiğimiz anda da sanki çocukluğumuza geri dönmüştük. Saatlerce konuştuk. Tangoya ikimizin de ilgisi olduğunu keşfettik. Sonraki haftalarda birlikte tango dersleri almaya başladık. İlk randevularda gülmekten ciddiyetimizi toplamakta zorlandık çünkü anılarımız tükenmiyordu. Benim için en keyifli ve unutulmaz olanı ilk aşkımla gelecekteki buluşmamdı.”

KÖTÜ RANDEVU
“Nasılsa benden hoşlanıyor gözüyle baktığım, egomu zepline çeviren bir arkadaşımın yakın kız arkadaşıyla çöpüm çatılmak üzereydi. Ne yapsam da bu buluşma gerçekleştirilecek diye kendi adıma hiç bir şey yapasım yoktu. Buluşma günü geldiğinde ise armut pişsin, ağzıma düşsün mantığıyla konuşmaya tenezzül etmiyor sadece bekliyordum. Sonra centilmenlik gereği bir hamle yaptım ve konuyu olası bize getirdim. Bana; ‘Bir önümüzü görelim Serhat’cığım, acele etmeyelim’ demez mi? Bünyemde oluşan tepki verememe sendromu ile mücadelem başlamıştı. Sinirle içimden; ‘Bu iş daha başlamadan bitmiştir’ haykırışlarıyla onunla ilk ve son randevuma imzamı attım. Erkeklere tavsiyem, ilk randevuya giderken egolarını evde bırakmaları ve sadece karşısındaki kişiyi tanımaya odaklanmaları. Âşık olmadıkları biriyle buluştuklarında ise onu dinler gibi yapıp bir yandan da; ‘Kafası çok mu büyük? Çok mu makyaj yapmış?’ gibi şeyler düşünmemek için anlatılanlara odaklanmaları. Sıkılan konuyu kendine getirme yolunu seçebilir. Herkes kendisini anlatmayı sever. Üstelik kadınlad kendini anlatan erkeklere bayılırlar. İşte size kötü bir randevu sırasında reklam arası.”