Röportaj

“ROMANTİĞİM VE KÜÇÜK SÜRPRİZLERİ SEVİYORUM”

Bunun nedeni biraz da yenilikçi tiyatro sevmeniz olabilir mi? Daha provokatif metinler mi ilginizi çekiyor acaba?
Sanatın görevlerinden biri de; toplumdaki açıkları, yolunda gitmeyenleri ya da yanlışlıkları ortaya dökmek. Bu nedenle tiyatro oyunu için seçim yaparken elle tutulur bir mesajı olup olmadığına dikkat ediyorum. Söyleyecek bir sözü olması lazım, sistemi üste taşıyor olması lazım. Bunu klasik metinlerle de verebiliriz tabii… Shakespeare oyunları örneğin… Ancak o zaman da klasik bir eseri, klasik bir oyunculukla sergilemek zorunda kalıyorsunuz. Londra’yı ele alalım… Hamlet helikopterden iniyor ya da küvetten Leydi Macbeth çıkıyor. Oysa ülkemizde klasik eserleri tiyatroda hiç izlememiş olanlar var. Önce onların hak ettikleri gibi izlenmeleri gerekir ki, bahsettiğim türevlerine geçebilelim. Özetle; bu iki uç oyuncuyu da bir paradoksun içine sokabiliyor doğal olarak.
Beğendiğiniz, takip ettiğiniz tiyatrolar hangileri? Kişisel girişimlerle kurulan birçok tiyatro var ve bu alanda bir hareketlenme de söz konusu…
Evet; bir hareketlenme var. Özellikle gençlerin kendi tiyatrolarını kurdukları, sahneleri küçük de bu sanatı yaşattıkları bir dönemdeyiz. Çok ama çok takdir ediyorum ve beğenerek izliyorum. Örneğin Engin Hepileri’nin kurduğu tiyatro… Ancak yine de yeterli değil. En büyük sıkıntılarımızdan biri de geniş alan sorunu. İmkânsızlıklardan da kaynaklanıyor tabii. ‘Bir oda bulalım da tiyatro yapalım’ deniyor. Hâlbuki daha geniş alanlarımız olsa; 20, 30 kişiye oynamaktansa daha büyük kitlelere seslenebiliriz.

Ülkece geçirdiğimiz süreç ve yaşadıklarımız tiyatroyu çok daha gerekli kılmıyor mu sizce? Söz söylemek gerek! Tiyatro da söylenmesi gerekeni çok net dile getirebilen bir sanat dalı.
Tiyatro sadece bu dönemde değil, her zaman gerekli. Olmaması çok büyük bir eksiklik. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda; 80’li ve 90’lı yıllarda çok ciddi politik tiyatrolar yapılırdı. Artık bu tarz oyunlar ender görüyoruz, İstanbul’da biraz önce bahsettiğim türden tiyatro sahneleri de yok. İstiklal Caddesi’nde bir tek Ferhan Şensoy’unki var. Zorlu Center’da açılan Performans Sanatları Merkezi bu açıdan gayet heyecan verici. İçinde yer alacağım bir proje olmasını ben de sabırsızlıkla bekliyorum. Ancak Türkiye’de tiyatro yapmak çok güçleşti. Oynayacak aktör bulmak dahi zor. Zaten ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarım çoktan kendi tiyatrolarını kurdu ve doğal olarak yine sadece kendi tiyatrolarında oynamak istiyorlar. Diğerleri televizyon dizilerinde rol alıyor, bir kısmı da tiyatro yapmayı hiç düşünmüyor. ‘Hadi bu yıl bir oyun sahneleyelim’ dediğiniz zaman, ağustos ayında provalara başlamanız gerekir ama Türkiye’de maalesef sinema filmleri hep yaz döneminde çekilir. Sonrasında da dizi sezonu başlar, bu yüzden prova yapacak zaman dahi kalmıyor oyunculara.

engin-altan-duzyatan-02