MODA

Sürdürülebilirlik İçin Trendlerden Vaz mı Geçmeliyiz?

Modada sürdürülebilirlik ve trend kavramları, genellikle bir arada düşünülemiyor. Etik kavramıyla adlandırılan çevreciliği benimseyen pek çok marka var. Özellikle H&M sürdürülebilirlik konusunda başarılı işlere imza atan öncü markalardan birisi.

Giyim takas girişimi olan Stories Behind Things’in yaratıcılarından Jemma Finch değişimin önce zihinlerde başlaması gerektiğini düşünenlerden. Finch, konu hakkındaki düşüncelerini “Modaya seveceğimiz aynı zamanda da zamansız olan ve bir kere giyip kenara atılmayacak şekilde bakıyoruz. Odak noktamız trendlerden ziyade kişisel tarz olmalı. Trend ürünleri satın alarak aslında endüstrinin dayattığı bir şeyi satın almış oluyoruz.” cümleleriyle belirtiyor.

İskandinav tasarımcılar sürdürülebilirlik konusuna en çok özen gösterenler arasında. Scandinavia Standard editörü Rebecca Thandi Norman sürdürülebilirliğin gıdadan giyime pek çok alanda İskandinavlar tarafından benimsendiğini belirtiyor. Tüketim kültürünün en önemli ayaklarından birisi moda olduğu için modada sürdürülebilirliğe ağırlık verilmesinin gerekliliğini savunuyor.

Moda endüstrisindeki atık sorunlarının ve çalışan işçilerin haklarının göz ardı edilmesinin üstesinden gelinmesi gerekmekte. PVC plastik çevreye büyük zarar vermekte. Fabrikalarda tehlikeli klorlu atıklar açığa çıkarıyorlar ve pek çok kimyasal zehir barındırıyorlar. PVC plastikten üretilen ve moda haftalarında davetlilerde sıkça rastladığımız çantalar, Chanel’in ikonik plastik yağmur şapkaları trend parçalar olmalarına rağmen çevre karşıtı olmalarıyla dikkat çekiyorlar. Bu noktada sürdürülebilirlik ve trend parçaları aynı çatı altına koymak doğru olur mu?

Sürdürülebilirliği uygulamamanın en kolay yollarından biri trend parçaları satın almaktansa zamansız parçalara yatırım yapmak. Burada da devreye ikinci el ürünler ve vintage parçalar giriyor.

Kırmızı halıda çevreci mesajlar veren ünlüler sayesinde de bu konuda insanların bilinci artmakta. Sürdürülebilirliğin en şiddetli savunucularından Emma Watson, günlük hayatında da davet stillerinde de daha önce giydiği kıyafetleri giymekten çekinmeyerek örnek teşkil ediyor.

Aynı zamanda 2018 Cannes Film Festivalinde Penelope Cruz siyah dantelli vintage Chanel elbisesini etik üretilen altından yapılan Atelier Swarovski ile tamamlamıştı. Yine bu sene Cannes’da Cate Blanchett da 2014 yılında Altın Küre Ödüllerinde giydiği Giorgio Armani Prive elbisesini yeniden giymeyi tercih etmişti. Herkesin şıklık ve farklılık yarışına girdiği bu önemli etkinliklerde Hollywood’un önemli isimlerinin böyle bir yol izlemeleri gerçekten sürdürülebilirlik için ilham oluşturmakta.

Tüm dünya tarafından izlenen ve takip edilen yaşantısıyla Cambridge Düşesi Kate Middleton da sık sık aynı parçaları kombinleyen isimlerden. Kraliyet ailesi olarak kendilerinden beklenildiği gibi sınırsız bir lüks tüketimdense daha önce giydiği parçaları kombinliyor, günlük yaşantısında Zara gibi markalardan ürünler de tercih ediyor.

Kate Middleton Zara elbisesiyle

Middleton, Prens Harry ve Meghan Markle’ın evlilik seremonisinde giydiği elbisesini daha önce birkaç defa giydiği için özensizlikle hatta Meghan Markle’dan rol çalmasıyla bile eleştirilmişti. Oysaki onun tek hedefi yıllardır savunduğu sürdürülebilirlikti.