“Kadın kadının kurdudur”, “Kadınlar birbirini çekemez”, “Ben kadınlarla hiç anlaşamam, hep erkek arkadaşlarım olmuştur” gibi cümleler size de tanıdık geliyor mu? Bu söylemler sadece günlük sohbetlere sızmakla kalmıyor, kadınlar arasındaki ilişkiyi zedeleyen derin bir soruna işaret ediyor: İçselleştirilmiş mizojini.
İçselleştirilmiş mizojini, kadınların yaşadıkları cinsiyetçiliği sorgulamak yerine içselleştirip yeniden üretmesi anlamına geliyor. Yani kadınlar, mizojiniyi içselleştirdiklerinde başka kadınlara karşı erkek egemen kültürün dilini kullanıyor. Kimi zaman kıyafet eleştirisi, kimi zaman başarı küçümsemesi, kimi zaman da dayanışmadan uzak, rekabetçi bir tutum, kimi zamansa aile içerisinde kız çocuklarına yapılan ayrım olarak ortaya çıkıyor.
Peki bu durumda ne yapabilirsiniz? İşte “sessiz kal ya da tartış” ikileminin ötesine geçen yaklaşımlar:
Sessiz kalmak yerine “yavaşlatmak”: Bir soru sorun
İçselleştirilmiş mizojiniyle dolu bir cümle duyduğunuzda, direkt itiraz etmek çoğu zaman savunma duvarını yükseltir. Ama cümleyi tartışmaya açacak küçük bir duraksatma yaratmak, zihinsel bir kapı aralayabilir. Örneğin biri “Kadınlar çok duygusal oldukları için profesyonel olamazlar” dediğinde, doğrudan “bu cinsiyetçilik” demek yerine şöyle bir soru bırakabilirsiniz:
“Sence ‘duygusallık’ aslında erkekler için de geçerli olabilir mi? Duygusallığı hangi duygularla sınırladığına odaklanmak ister misin?”
Bu tür sorular, düşünceyi geri itmeden sorgulama alanı yaratır. Duruşunuzu belli eder ama karşınızdakini savunmaya zorlamadan, kendi kendine farkındalık elde etmesine zemin hazırlar. Psikolojide buna “bilişsel çelişki” denir düşüncenin kendisiyle çelişmesi, dönüşüm için çok güçlü bir tohum olabilir.
Ayna stratejisi: Aynı söylemi başkaları üzerinde düşünmeye davet etmek
İçselleştirilmiş mizojiniden beslenerek söylenen ifadeleri alıp, benzerlerini erkekler için kurmayı önererek düşünce kalıplarını bozmaya yardımcı olabilirsiniz. Örnek: “Erkekler çok güldüğünde de benzer bir yargıda bulunur muyuz? Ya da mesela erkekler açık giyince aynı şeyleri hissediyor musunuz?” Bu yöntem hem ironik hem düşündürücü olabilir. Özellikle samimi ilişkilerde karşılıklı güven varsa, bu “ayna tutma” hali karşı tarafın fark etmeden kullandığı ayrımcı dili yeniden değerlendirmesine yol açabilir. Birçok kişi bu tür kalıpların ne kadar yerleşik olduğunu ancak erkek örneğiyle yüzleşince fark ediyor.
Öğrenme alanı: Konuyu değiştirmek yerine bilgi vermek
Bazı cümleler, tekrar tekrar dile getirildiği için artık düşünmeden kurulabiliyor. “Erkek gibi düşün, duygusallığı bırak”, “Kadın sürücüler kötü”, “Kadınlar hep birbirini kıskanır” gibi cümlelere verilecek en etkili yanıt bazen bir mini “öğrenme alanı” yaratmaktan ve “fun fact”ler vermekten geçiyor.
Örneğin, “Biliyor musun, aslında kadınların duygusal zekası daha yüksek olduğu için bu özellikleri küçümsemek yerine kullanmak daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza yardımcı oluyormuş” ya da “Araştırmalar aslında kadın sürücülerin erkeklerden daha az trafik kazasına karıştığını gösteriyor. Bu yargının nereden geldiğini düşünmek ilginç olabilir” Buradaki kilit fikir şu: Bilgiyi dozunda ve bağlam içinde sunmak. Konuyu kişisel tartışmaya dönüştürmeden, sosyal ve kültürel kökenine işaret eden küçük bir bilgi kırıntısı bazen uzun vadeli bir farkındalık oluşturabilir.
Kapak: Pexels
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> “Sleepy Girl” fenomeni: Uykunun kadınlara anlattığı yeni bir şey olabilir mi?