“Curly Hair Theory” son dönemde TikTok’ta en çok konuşulan konulardan biri. İlk bakışta klasik bir saç trendi gibi görünebilir ama konunun özü çok daha derin: Duyguların, ilişkilerin ve kişisel dönüşümlerin görünmeyen izlerini saçlar üzerinden okuyan bir metafor.
Curly Hair Theory’ye göre bir kişi, içinde bulunduğu romantik ilişkide kendini rahat ve güvende hissetmeye başladığında saçlarını artık düzleştirmiyor. Onun yerine doğal kıvırcık ya da dalgalı haline bırakıyor. Yani saçtaki değişim, duygusal bir kabullenmenin; olduğu gibi sevilmenin ve kendini olduğu gibi göstermeye başlamanın işareti oluyor.
Dönüşüm, özellikle klişeleşmiş romantik komedilerde yıllardır sessizce anlatılıyor. How to Lose a Guy in 10 Days filminde Kate Hudson’ın karakteri Andie, ilişkinin başında fönlü saçlarıyla daha “kontrollü” bir imaj çizerken, hikaye ilerledikçe saçları serbest dalgalarına kavuşuyor. The Princess Diaries’te Mia Thermopolis’in dönüşümü tam ters yönde başlasa da, devamında gerçek benliğine dönerken saçlarında bir gevşeme ve doğallık hissediliyor. Stil, burada yalnızca estetik değil; karakter gelişiminin anlatıcısı oluyor.
Teori aynı zamanda kültürel bir eleştiriyi de içeriyor. Özellikle Batı’da düz saçın profesyonellik, düzen ve “ciddiyet”le özdeşleşmiş olması; kıvırcık, kabarık ya da doğal saçların ise “fazla rahat”, “bakımsız” ya da “dikkatsiz” olarak algılanması aslında iki tarafta da bir kabullenmeyişi gösteriyor ve aslında medyanın fiziksel özelliklere gerektiğinden fazla anlam yüklemeye özelliğini bir kez daha hatırlatıyor.
Kapak: @katarinakrebs
İlginizi çekebilecek bi diğer yazı >>>>> “Slowburn” ilişkiler: Aşkta kıvılcımlar değil, kökler ön planda