Modern çağın temposu, ilişkileri de hızlandırdı. Hızın ötesine geçen bir formül olarak karşımıza çıkan “speed date” yani “hızlı tanışma” yöntemi, modern flörtün en güncel sosyal deneylerinden biri.
Peki bu tanışma taktiği, gerçekten sürdürülebilir bir aşkın kapısını aralayabilir mi? Yoksa yalnızca günümüz ilişkilerinin dikkat dağınıklığını mı temsil ediyor?
İçindekiler
“Elektrik aldım” diyebilmek için kaç dakika gerekiyor?
Speed date konsepti basit: Birçok kişiyle eşleşip herkese belirli bir zaman ayırıyorsunuz. Dating app’lerde doğan bu yöntem, yavaş yavaş gerçek dünyaya da transfer oluyor. Katılımcılar belirli bir mekânda bir araya geliyor, her tanışma için ortalama 10 dakikalık bir süre ayrılıyor. Bu kısa sürede karşınızdaki kişiyle enerjinizin tutup tutmadığını anlamaya çalışıyor, ardından bir sonraki adayla tanışmaya geçiyorsunuz.
Gerçek bağ mı, tüketim modeli mi?
Modern flörtte artık birçok kişi seçenek çokluğunun getirdiği tükenmişlik sendromundan şikâyetçi. “Ghosting”, “breadcrumbing” gibi dijital çağın toksik flört biçimleri, samimi iletişim kurmayı zorlaştırıyor. Birkaç saat içinde onlarca yüz, onlarca diyalog ve hepsiyle tek tek potansiyel bir şey olup olamayacağını ölçme çabasının etkisiyle “speed date” etkinlikleri sosyal yorgunluğu artırabiliyor.
Z kuşağı flörtte özgürlüğe, yaratıcılığa ve kontrol duygusuna önem veriyor. İşte tam bu noktada speed date, hem deneyim odaklı sosyalleşme ihtiyacını karşılıyor hem de kısa sürede “acaba olur mu?” heyecanını yaşatıyor. Ancak modern birey, flörtte hızla “sonuca ulaşmak” isterken duygusal süreçleri bastırıyor da olabilir. Kimyayı test etmeye çalışırken, bağ kurmanın zaman alan bir şey olduğunu unutuyoruz.
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> İlişkilerde duygusal vampirlik: “Energy leak” problemi
Kapak: @mondo_duplantis
