Sinema & TV

Dilan Hakkında Konuşmalıyız: Tarihin ortanca çocuklarına bakış

Çocukluk hayalim bir fantaziden mi ibaret? Çok istememe rağmen neden herhangi bir şey üretemiyorum? Psikolojik ya da fizyolojik bir sorunum mu var? Demir eksikliği mi sebep, yoksa yeteneksizlik mi? Belki de sadece tembelimdir…

Yaratıcı ya da sanatsal üretimi kafasına koymuş hemen herkesin boğuştuğu “Çocukluk hayalim bir fantaziden mi ibaret? Çok istememe rağmen neden herhangi bir şey üretemiyorum? Psikolojik ya da fizyolojik bir sorunum mu var? Demir eksikliği mi sebep, yoksa yeteneksizlik mi? Belki de sadece tembelimdir…” düşünceleri, Dilan Hakkında Konuşmalıyız’ın ana karakterinde vücut buluyor. Umut Şilan Oğurlu’nun yönettiği ve senaryosunu Mislina Bağrıyanık’la kaleme aldığı film, potansiyelini gerçekleştirememiş genç bir kadının sıkıntılarına hem gerçekçi hem de yargılardan arınmış bir bakış atmayı başarıyor. Dilan rolündeki Sude Belkıs Akgün’e, Ayşe Lebriz Berkem, Emrah Özdemir, Elif Özdemir, Hakan Kahraman, Ferhat Özmen, Evrim Doğan, Yener Özer ve Nur Sürer eşlik ediyor.

29. Saraybosna Film Festivali’nde dünya prömiyerini, 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde de ulusal prömiyerini yapan Dilan Hakkında Konuşmalıyız, 44. İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda Mansiyon ödülüne, SİYAD tarafından ise Ahmet Uluçay Umut Ödülü’ne layık görülmüştü. Film, başarılı festival yolculuğunun ardından MUBI’de gösterimde.

dilan-hakkinda-konusmaliyiz-tarihin-ortanca-cocuklarina-bakis

Dilan hakkında: Y ve Z jenerasyonunun sıkışıklığı

Dilan 29 yaşında, yakında 30 olacak. Burcu balık, ailesi doğum saatini hatırlamadığı için yükseleninden emin değil. Sinema mezunu ama şimdilik dayısının emlak ofisinde çalışıyor. Annesiyle yaşıyor ve istediği halde hiçbir şey üretemiyor. Günlerini herkesin birbiri üzerine konuştuğu barlarda ya da elinde telefonuyla kamp kurduğu yatağında geçiriyor. Dilan’ın telefonuna olan bezgin bakışları kadar, hayattan tatminsizliği de Türkiye’de yaşayan Y ve Z jenerasyonunun sıkışıklığını hatırlatıyor. Bu bilindik çaresizliği izlerken, hikayenin tanıdıklığına rağmen, yeterince anlatılmadığını fark ediyoruz.

Kurmaca olayları belgesel estetiğiyle yansıtan mockumentary türünde çekilen film, karakterinin üretim sıkıntısını her detayıyla keşfe çıkıyor. Dilan odasındaki eşyalarda, eski karnelerine yazılan notlarda, duvarındaki posterlerde ve yaptırdığı kan tahlillerinde başarısızlığının sebebini arıyor. Onu takip eden belgesel ekibi de aralarında ilkokul öğretmeninin, annesinin, aile hekiminin ve yanında çalıştığı dayısının da bulunduğu insanlardan karakterin sıkıntılarının sebeplerine dair demeçler topluyor.

Belgesel estetiği seçiminin en büyük sebeplerinden biri filmin yönetmen Oğurlu’nun kendi hayatından esinlenmiş olması. Yaşadığı üretim sıkıntılarının basit kişisel kaygılardan ibaret olmadığını fark eden yönetmen, kendi kuşağının hep karşılaştığı zorlukların bireysele indirgenemeyecek kadar yaygın ve didik didik edilecek bir belgesel öznesi haline getirilecek kadar geçerli olduğunun farkında.

Dünden bugüne mockumentary’ler

Mockumentary türünün sık kullanım alanlarından biri, aslen kimsenin ilgisini çekmeyen, normal şartlarda belgeseli çekilmeyecek sıradan özneleri odağına almasıdır. Türü popülerleştiren The Office dizisi de bunun en keyifli örneklerinden biri. Dizide takip ettiğimiz sıradan ofis çalışanlarının gündelik hayatlarının ne kadar sürükleyici ve değerli olduğu gerçeğiyle yüzleşiriz. Oğurlu da hem seçtiği türle hem de ana karakteriyle aslen bunu demeye çalışıyor. Kendini arayan, potansiyelini gerçekleştiremeyen bir genç kadının hikayesinin anlatılmaya değer olduğunu ve onun yolculuğunun da değerli olduğunu vurguluyor. Bu arada film; hem Michael Scott’ı akıllara getiren arabalı dayı sahnesiyle, hem de büyüyünce yönetmen olacağını söyleyen Dilan’a zaten büyük olduğunu hatırlatan yeğeniyle The Office’e göz kırpmayı ihmal etmiyor.

Dilan hakkında konuşmalı mıyız?

Dilan’ın temiz çıkan kan testleri bize durumun psikolojik olduğunu düşündürse de filmin yan karakterleri toplumsal bir ihmale işaret ediyor. Karakterin annesinin, dayısının ve onu hatırlamayan ilkokul öğretmeninin demeçleriyle Dilan hakkında konuşması istenen hiç kimsenin gerçekten de Dilan hakkında konuşmadığını görüyoruz. Herkes Dilan’a kendi kaygılarını, eksikliklerini ve hayallerini yansıtıyor. İstemediği tavsiyelere maruz kalan karakterin bezmiş ve çaresiz bakışları da bu durumun sıkça yaşandığını gösteriyor.

Filmin adı daha da anlamlı hale geliyor. Evet, Dilan hakkında konuşmalıyız. Çünkü onun herhangi bir şekilde ilerlemesi, iyileşmesi ve kendini bulabilmesi için görülmesi, duyulması ve kendi alanına sahip olması gerekiyor. Film de aslında ihmal edilen Dilan’a ve onun ait olduğu kuşağa bu görünürlüğü sağlıyor. Doktorun Dilan’ın jenerasyonu için yaptığı tarihin ortanca çocukları benzetmesi de burada anlamlanıyor. Çünkü kendi kendine büyüyüp başarılı olması beklenen çocukların, karşılanmayan ihtiyaçları yetişkinlikte onları bırakmıyor. Bize de bu hikayeleri görünür kılmak, konuşmak ve tartışmak kalıyor.

Kapak / Fotoğraflar: Umut Şilan Oğurlu

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> The Gilded Age’den yeni sezon: Güç, aşk ve oy hakkı

Marie Claire Bülten

Stil ve düşüncenin buluştuğu bu evrende; sezonun öne çıkan görünümleri, radarımıza giren kitaplar, editörden notlar ve kültürel dünyamıza heyecan katan detaylar e-posta kutunda seni bekliyor. Marie Claire evrenine katıl, kendine iyi gelenleri kaçırma.