Yüzünü saklamaya çalıştığı flaşlı fotoğraflarla beraber servis edilen büyük skandallar sonrası sırra kadem basan ünlüler ve yeniden “halka” karıştıklarında dönüştükleri kişiler… Peki, insanın kendisini “yeniden markalaştırması” nasıl mümkün?
İçindekiler
Rebranding yani “yeniden markalaşmak”
Rebranding yani “yeniden markalaşmak” aslında gündemden düşmüş ya da dönemin şartlarına göre affedilemeyecek hataları yüzünden (internet tabiriyle) “cancel’lanmış” ünlülerin yeni bir imaj yaratma çabasına denebilir. En sevdiğiniz internet ünlüsünün kariyerinde her şey yolunda giderken geçmişte attığı ırkçı bir tweet gün yüzüne mi çıktı? Yeni bir stilist ve iyi bir PR ilişkisinin unutturamayacağı ne kadar az şey olduğunu görmeye hazırlanın!
Bir dijital ayak izinin hasarlarını azaltma yöntemi olan “rebranding,” kendini yeniden yaratması gereken kişinin bir süre magazine poz vermemesi, sosyal medyayı aktif kullanmaması, davetlere katılmaması, yani yüzünü unutturması ve geriye döndüğünde onu bıraktığımızdan “çok daha iyi” durumda olması demek. Bu bazen imaj değişikli olarak, mesela yeni bir saç kesimi ya da daha alternatif bir giyim tarzı kadar küçük, bazen de bahsi geçen ünlünün ürettiği müzik türünü değiştirmesi kadar büyük olabiliyor. Her “rebranding” girişimi için ise kesin olan tek bir kural var: Birileri kovuluyor ve birileri işe alınıyor.
Bir gölge gibi geçmiş
2000’lerin başında, yani sosyal medya kullanımının çok daha kısıtlı olduğu dolayısıyla da ünlü olmanın çok daha zor olduğu zamanlarda güçlü bağlantılarınız yoksa elinizde demo kasetleriniz, seçme videolarınız ya da evde ailenize çektirdiğiniz portfolyonuzla kapı kapı gezmekten başka seçeneğiniz yoktu. YouTube popüler olduktan ve dünyaya Justin Bieber’ı verdikten sonra bile ünlü olmanın en utanç verici yolu hala X-Factor gibi programlara çıkmak ve başarısız olmaktı.
Şimdi ise internette yayınladığımız her şey orada bir bulutta saklandığından ve bir çoğumuzun tehlikeli derece erken yaşta internete erişim hakkı verilmişken “ünlü” olmak ve sonrasında geçmişte yaptığın her hata ile utandırıcı hareketin tüm dünyaya servis edilmesi her bir birey için sadece “paylaş” butonu kadar uzaklıkta. Yani işin aslı, arşiv unutmuyor.
Madalyonun iki yüzü
Rebranding kimi zaman yanlış ellere düşmüş bir süper güç gibi kötüye kullanılıp hegemonik erkekleri aklamanın bir yöntemine dönüşse de 1990’ların korkunç, mizojiniyle yönetilen ortamlarında etiketlenmiş ve ötekileştirilmiş kadınların doğru PR takımı ile hakkı olanı geri alabilmesi de olabiliyor.
Rebranding’in iyi ve kötü etkilerini aynı anda anlamanın en iyi yolu yakın zamanda bütün bir dünya olarak şahit olduğumuz ve imajın tabiri caizse bir insanı “vezir de rezil de” edebileceğini gösteren iki çalışma şöyle: Pamela Anderson ve Donald Trump.
Pamela Anderson’dan özür dileme vakti geldi mi?
Pamela Anderson’ın bir seks sembolünden pop kültürün entelektüel bir ikonuna olan dönüşümü günümüzün en iyi rebranding çalışmalarından biri sayılabilir. Pamela, 1990’larda sarı saçları, bronz teni, incecik kaşları, kocaman memeleri ve skandal ilişkileri ile tanıdığımız bir mega star. Baywatch’da aldığı rol ve hiç bitmeyecek gibi hissettiren slow-motion çekimleri ile o dönem her erkeğin tanıdığı isim.
En ünlü olduğu dönemlerde ise hakkında en çok konuşulan şey eski eşi Tommy Lee ile yaşadığı istismar ve fiziksel şiddet dolu ilişkisi, bir de bu ilişki sırasında rızası dışında yayınlanan seks kaseti. Pamela’nın bu dönemde hem içinde bulunduğu şiddet döngüsünden kurtulması hem üzerine yapıştırılan “bimbo” yani aptal sarışın etiketinden kurtulması hem de mağduru olduğu bir ifşa sürecinde bile maruz kaldığı ‘slut shaming’i göğüslemesi gerekiyor. Tabi ki, bu süreçte medya ve toplum tarafından yalnız bırakılıyor.
2010’lardan sonra ise bambaşka bir Pamela Anderson ile tanışıyoruz. Aslında, Pamela kariyerinin başından beri olduğu kadın olmaya devam ediyor. Hayvan hakları üzerine çalışmalar yapıyor, PETA ile beraber gönüllü projeler yürütüyor ve veganlık hakkında konuşuyor. Ama bu sefer rebranding’in gücü devreye giriyor. 2010’lardan itibaren Pamela adeta “seçiçi bir geri çekilme” süreciyle kendisini ana akım medyadan soyutlayıp daha politik çevrelerde görünmeye başlıyor. 2023’te Love, Pamela adında bir kitap yayınlıyor. Kitapta hem hayatını anlatıyor hem de kendi yazdığı şiirlere yer veriyor. Sonrasında Netflix uyarlaması ile sonunda ana akım medyaya hayatı onun deneyimleri ve bakış açısı ile anlatılıyor.

Pamela Anderson @pamelaanderson
Bu süreçte insanların onu daha da ciddiye almasının temel sebeplerinden biri de radikal imaj değişikliği. Yıllarca beraber çalıştığı makyaj sanatçısını kaybettikten sonra artık sayılı davetler haricinde makyaj yapmak istemediğine karar veren Pamela, aynı zamanda estetik ameliyatların bu kadar yükselişte olduğu bir dönemde doğal yaşlanmayayı yani yüzünün kırışmasına izin vermesi ve bizim ona yüklediğimiz tüm sıfatları, etiketleri görmezden gelmesi ile dikkatimizi çekiyor. Pamela bir seks sembolünden güzellik standartlarına karşı yumuşak bir başkaldırının temsilcisine dönüşüyor. Olduğundan genç gözükmek istemiyor, estetik ameliyat ve botoks gibi işlemleri reddediyor ve konuk olarak gittiği programlara yüzünde hiç makyaj olmadan çıkıyor.

Pamela Anderson @pamelaanderson
Benim şahsi olarak en çok dikkatimi çeken ve şaşırmama sebep olan hamlesi ise Criterion Closet’da geçirdiği dört dakika. Sevdiği filmlerden ve yönetmenlerden bahsederken kendisi için CD seçen Pamela Anderson’ın hem ne kadar büyük bir medya okur yazarı olduğunu öğreniyoruz hem de sinemaya ve sanata dair olan engin bilgisi karşısında şaşkına dönüyoruz. Neden şaşırdığımız ise bir başka yazının konusu olsun.
Maalesef rebranding, Donald Trump
Donald Trump 1980 ve 90’lı yıllarda Amerika’nın gayrimenkul zenginlerinden biri. Doğru yatırımlar ve “Trump Kuleleri” gibi markalaşmış binalar sayesinde hem git gide zenginleşen hem de toplumun ilgisini çeken bir iş adamı. Son derece göz önünde ve magazinsel biri. Kapitalist toplumların devamlılığını sağlayan “Amerikan Rüyası”nın en başarılı meyvelerinden biri. Aynı zamanda da New York’un elle gösterilir çapkınlarından, öyle ki Samantha “Sex and the City”nin ilk bölümünde Mr. Big’den bahsederken “Bir sonraki Donald Trump gibi düşün: çok daha genç ve yakışıklı hali.” diyor.
Trump’ın öne çıkan özelliklerinden biri de son derece narsist eğilimler göstermesi ve kaba olması. Tam bir “patron” dedirttiren hareketleri ve karakterinin bu karikatürleştirilmiş hali sebebiyle, bir noktada “The Apprentice” adlı bir reality show’da çalışanları kovan bir patron olarak boy gösteriyor: “You are fired!” (Kovuldun!) repliği pop kültürde bir deyim haline geliyor.
Kısaca Trump, şu an tanıdığımız siyasi kimliği ve temsiliyetinden çok uzakta, herhangi bir iş vereden daha medyatik olmasıyla beraber günün sonunda patron olan ve patron olduğu için tanınan bir figür.
2000’lerde Trump, açıklamalarında daha derin ve ciddi siyasi noktalara değiniyor ve bunu yaparken de en çok ekonomiden bahsediyor. Obama’yı eleştiriyor. Bu süreçte hala siyasi fikirleri önemsenmeyen “ünlü bir iş adamı” olarak fonksiyon gösteriyor fakat 2016’daki ABD başkanlığına koyduğu (ve kazandığı) ilk adaylığı ve kampanya süreci ile beraber her şey değişiyor.
Hakkındaki, bazıları hala devam eden bazılarında ise suçlu bulunduğu cinsel saldırı ve taciz davalarına rağmen ABD seçimlerinde başkanlık için aday oluyor. Muhafazakar kesime hitap eden Trump, “anti-elite” diyebileceğimiz bir siyaset biçimi ve muhafazakar söylemleri ile kendisini yeterli hissetmeyen orta kesim beyaz ABD seçmenini yakalamayı başarıyor. Kendisinin de tekrar tekrar söylediği gibi “O bir siyasetçi değil, sadece kazanan biri.”
“Amerika’yı yeniden harika yapalım” yani “Make America Great Again!” şapkaları tabii ki ABD’nin geçmişindeki tüm nefret suçlarına dair bir özlem besleyen gerici siyasetin temsili. Trump ve arkasındaki devasa PR ekibi, zenginliği sebebiyle saygı duyulan ve halka açık yaşadığı skandal değeri taşıyan kişisel ilişkileri sayesinde göz önünde olan bir iş adamından dünyanın geleceğine dair kararlar veren siyasi bir figüre dönüşüyor.
“Anka Kuşu” misali
Sonuç olarak, iç dünyalarında hayat akışının nasıl olduğunu bilmesem de yeterli olanağa ve tanınırlığa ulaşan her ünlünün kendini yeniden yaratıp bir öncekinden daha etkili biri haline gelebileceğine inanmak için bir sürü sebebimiz var. Önemli olan bizim Pamela’ları görmemiz ve Trump’ların gerçek yüzünü unutmamamız.
Fotoğraflar: Pamela Anderson @pamelaanderson
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Çin’de spiritüel ekonomi yükselişte: Gen Z’nin yeni takıntısı tarot, kristaller ve mistik barlar