Miranda Priestly’nin ünlü The Devil Wears Prada monoloğunda anlattığı gibi, hiçbir moda parçası sadece biçim olarak kıyafet, renk ve kumaştan ibaret değildir.
Severek, isteyerek, kendimize yakıştırdığımız için seçip giydiğimizi sandığımız parçaların bir çoğu, bir grup modacı tarafından uzun süren bir marka toplantısı sonucu “yazın parçası” ya da “sonbahar için dolabınızın vazgeçilmezi” olarak belirlenip markete sunuluyor çünkü gündelik insanların eriştiği moda “hızlı” ve sürdürülebilir olmaktan çok uzakta.

Fotoğraf: Stormé Delarverie working as a bouncer outside The Cubby Hole, the predecessor to Henrietta Hudson. 1986. Photograph copyright 2019 JEB (Joan E. Biren), via nyclgbtsites.org
İçindekiler
Nedir bu mikro trendler?
Mikro trendler; moda literatüründe çok hızlı doğup, sosyal medya sayesinde kısa sürede yaygınlaşan ama aynı hızla kaybolan, ömrü birkaç ayı hatta bazen haftayı geçmeyen trendlerdir. Bu trendler, çoğu zaman bütünlüklü bir moda anlayışını değil o haftanın sosyal medyada viral olan parçalarını bir “estetik” ile servis eden tüketme biçimleridir.
Birçok mikro trend, kuir toplulukların moda üzerinden geliştirdiği “cinsiyetle oynama”, “normları ters yüz etme” ve “görünürlük” pratiklerinden beslenir. Yani kuir kültürdeki deneysel giyim, ironik yeniden kullanım, gender-bending estetikleri ana akım modaya taşınır. Tabii ki, kıyafetler herkes içindir ve global dünyada kültürler kendi parçalarını paylaşıp diğer kültürlerden beslenmeye mahkum bir mozaik içinde var olurlar. Fakat kuir kültürün öğelerini bağlamından tamamen koparıp etik olmayan bir üretim ve tüketim zincirinin parçası haline getirdiğimizde o kültürden beslenmiş olmuyoruz. O kültürü sömürüp, derinliğini yitirmesine sebep olduktan sonra bir sonrakine geçiyoruz sadece.
Sizler için radarıma girmiş olan birkaç örneği aşağıda derledim.
Jorts
Bu sezonun en gözde parçalarından biri, “jorts” dediğimiz kapri uzunluğunda ama çok daha bol olan jean şortlardı. Jorts‘lar başlangıçta lezbiyen ve biseksüel kadınlar için “maskülen-feminen karışımı” bir kod olarak görülüyordu. Bol, rahat, gender-neutral duruşu vardı. Bu yaz ise dadcore ya da blokcore gibi TikTok estetikleri ile herkesin giydiği bir parçaya dönüştü, oysa bundan çok değil birkaç yaz önce uzun şortlar bütün internetin korkulu rüyasıydı. Jorts kuir alt kültürü ve modasında cinsiyet oyunları ile ilgiliydi; Shein’de satılan jorts ise sadece ucuz bir yaz ürünü.
Anahtarlıklar

Fotoğraf: @emily.a.foster / Dressing Dykes
Jorts’ların birçoğunun kemer bölgesinde gördüğümüz bu anahtarlıklar kuir kültürde özellikle lezbiyen ve butch kadınlar için bir kod, yani “Ben buradayım.” deme biçimiydi. Şimdi ise ana akım modada ironik olarak kullanılan bir aksesuara dönüştü diyebiliriz. Anahtarlık süsleri, kuir gençler için bir zamanlar aidiyet sembolü ve minik parçaları kişiselleştirmenin eğlenceli bir yolu iken; bugün hazır setler halinde satılan, bireylerin kişisel zevklerinden uzaklaşmış bir trende dönüşmüş görünüyor.

Doc Martens botlar
80’lerde punk ve kuir birleşiminin güçlü bir simgesiyken şu anda “basit kış botları” ya da emo boy/girl olarak gördüğümüz estetiğin bir parçası.
Bandanalar

Fotoğraf: Color Codes from Bob Damron’s Address Book (1980)
Bandanalar 70’lerde kuir topluluklarında hanky code (renkli bandana sistemi) ile cinsel yönelim kodlamasında kullanılıyordu. Hangi renkte ve hangi cepte olduğu, kişinin yönelimini ifade ederdi. Şimdi ise, tarihinden ve bağlamından uzak bir şekilde festival aksesuarı olarak kullanılıyor.
Şeffaf bluzlar
Mesh/shimmer tops yani şeffaf bluzlar ballroom ve drag kültüründe sahne estetiğinden beslenirken, günümüzde rave ve festivallerin vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Tabii ki, şeffaf bluzlar iki estetik için de uyumlu ve kullanılabilir olabilir ama bir hafta sonu giyilen ve bir sonraki festivale kadar dolapta kullanılmayı bekleyen parçalar olmaları aynı sıkıntılı tüketim kültürünün bir parçası haline gelmelerine sebep oluyor.
Bizce asıl sorun
Aslında sorun viral olan her parçanın hızlı bir biçimde hızlı moda zincirine girmesi ve aşırı üretim ile tüketim döngüsü sonucu doygunluğa ulaşıp bir kenara atılması. Ana akım medyada “ucuzlaşması” ile beraber bağlamından kopması, kodunu kaybetmesi ve kuir toplulukları sürekli kendini yeniden üretip farklı bir biçim bulmak zorunda bırakması.
Moda, kıyafetler herkes için. Kuir kültür mihenk taşlarından biri olan modayı yıllardır dünyanın geri kalanı ile paylaşıyor, bu alanda elde ettiği başarıları ile görünürlüğünü arttırıyor ve var oluş mücadelesini güçlendiriyor. Bu, aynı zamanda bu kültürü korumaya hakları olmadığı anlamına gelmiyor.
Kültürlerden beslenirken, aynı zamanda o kültürleri tamamen tüketmemek aslında düşündüğümüzden daha kolay: tüketimi bilinçli ve özne gözeten bir şekilde yapmak. Hayat kalma mücadelesinin sembolü olan gökkuşağını sadece onur ayında tişörtlerin üzerine basıp kolay para kazanmaya çalışan markalardan alışveriş yapmamak, kendi çevremizdeki kuir gençleri bir aksesuardan fazlası gibi görmek ve ödünç aldığımız “parçaların” kültürdeki anlamını bilmek gibi başlangıçlar hem kuir modayı hem de bireysel stil tercihlerini çok daha sürdürülebilir hale getirmenin yolları.
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> İkinci elin ikinci şansı: Zamanın ruhu neden vintage giyinmek istiyor?