Moda Haberleri

The Tiger: Gucci’nin sinematik defilesi

Demna, Gucci’deki ilk koleksiyonu La Famiglia’yı, Demi Moore’un başrolde yer aldığı The Tiger kısa filmiyle benzersiz bir şekilde sundu. Mükemmel olma çabasının düalitesini sorgulayan bu sinematik deneyimde, koleksiyondan parçaları Elliot Page, Keke Palmer, Kendall Jenner ve Alex Consani gibi isimlerin üzerinde kostüm olarak izledik. Demna, geleneksel tabuları yıkan yeni bir kreatif dünya için ışığı yakmış oldu.

Filmdeki karakterlerin her biri bir arketipi sembolize ediyor; hem Gucci’nin tarihindeki figürleri hem de yaşanan dönüm noktalarını ve markanın iç çatışmalarını birer karakter olarak izliyoruz. The Tiger’ın Milano Piazza degli Affari’de gerçekleşen prömiyerinde ise seyirci koltuklarında yine koleksiyondan parçalar taşıyan modeller vardı. Bu alışık olduğumuz bir defile formatı değil ama zaten Demna’da alışılmış kreatif direktörlerden biri değil. Hayal dünyasını stratejik bir şekilde marka hikayesiyle bütünleştirip ortaya koyma gücüne sahip. Kısa filmi izlerken yalnızca koleksiyonu değil, markanın mükemmel görünmeye çalışırken geçtiği sancılı yolları da izliyoruz. Medyanın bu süreçteki etkisi de ironik bir şekilde senaryoya dahil edilmiş.

Mükemmellik düalitesi


İlk sahne, Barbara Gucci’nin rüyasının içinde bir karambolde açılıyor. Özellikle Demi Moore’un oynadığı bu karakter, “Head of Gucci International” / “Chairman of California” gibi absürd ama güç vurgulu unvanlarla resmedilmiş; bu da filmin ironik ve teatral tonunu gösteriyor. Barbara, yeni koleksiyonunu tanıtmak için babasının en sevdiği Vanity Fair yazarlarından biri olan Whitman’ı ağırlıyor; film, Barbara’nın her şeyi kusursuz yürütme çabasının yarattığı stresle başlıyor.

Yazılı basının markalar dünyasında ne kadar etkili bir figür olduğunu izlemek ve klasik yazar arketipini görmek beni de heyecanlandırmadı değil. Whitman, yazdığı tek sözüyle markayı en yükseğe çıkarabilecek veya tamamen bitirebilecek bir güce sahip olduğunun farkında; çokça kitap yazmış, kusursuz, hırslı ve kaba bir yazar arketipini yansıtıyor. Yani geçmişte modaya ve sektöre yön veren markaların korkulu rüyası olan basın mensuplarını temsil ediyor. Barbara Gucci’nin her şeyi kontrol etme isteğinin hüsranla sonuçlanmasını, kontrolünü tamamen kaybedişini seyrediyoruz. Barbara ise markanın ta kendisini, yani Gucci’nin tarih boyunca eşsiz ve ideal olma savaşını sembolize ediyor.

Film, karanlık ve yoğun bir atmosferle başlarken, sofistike bir ışıldama ile sahnelere hayat veriyor. Loş ışıklar ve altın yansımalar, koleksiyonun lüks detaylarını öne çıkarıyor; karanlık sahneler bile özenle tasarlanmış bir zarafeti yansıtıyor. Görsellik, kusursuz ve güzel bir tablo sunarken, ironik dokunuşlarla yüzeyin altındaki çatlakları da gözler önüne seriyor. İzlerken, Substance, White Lotus ve Blink Twice projelerinin bir çocuğu olsaydı bu film olurdu diye düşündüm. The Tiger kısa filminin yönetmen koltuğunda Spike Jonze ve Halina Reijn oturuyor. Kostüm tasarımını ise Arianne Phillips üstlenmiş. Bu üçlü, karakter odaklı anlatı ve görsel estetiğe hakim çalışmalarıyla tanınıyor; filmin sofistike ve ironik tonunu yaratmada kilit rol oynamışlar.

Dışarıdan nasıl gözüküyoruz?


İzlerken dikkatimi çeken ve senaryonun merkezine oturmuş bir soru vardı: “Beni dışarıdan nasıl görüyorsun?” Barbara ve Whitman’in bir sahnesinde, hayatımız boyunca kendimizi içeriden gördüğümüz ama asla dışarıdan göremeyecek olmamızın ne kadar tedirgin edici olduğuna dair bir diyalog geçiyor. Sonrasında ikisi de birbirine dışarıdan nasıl göründüklerini soruyor.

Barbara’nın Whitman için verdiği cevap uzun ve detaylıyken, Whitman sadece tek bir kelime kullanmayı tercih ediyor. Whitman burada, mükemmel gözükme ihtiyacını yaratan figür olarak öne çıkıyor; içimden geçen tek şey şuydu: Kusursuz ve ideal görünmeye çalıştığımız alanlar ve kişiler için biz detaylara bu kadar dikkat ederken, onlar için dışarıdan durum tek bir kelimeyle özetlenebilecek kadar basit. Bizim için büyük bir iç çatışma yaratan ve eksik hissettiren şeyler, aslında kendi içimizde yaşadığımız kaostan ibaret.

Bunca sorgulamayı reklam için yapılmış bir moda filminde yapmayı ben de beklemiyordum; ama Demna gerçekten istediği etkiyi yaratmış gibi görünüyor. The Tiger’ı Gucci’nin Youtube sayfasından izleyebilirsiniz.

Film, sonu Barbara’nın kızına da aynı soruyu sormasıyla devam ediyor; kızının verdiği cevaplar üzerine Barbara, “I wanna be a lot of things” (Ben birçok şey olmak istiyorum) diyor.  Film üzerine yapılan yorumlardan birini burada paylaşmak istiyorum, çünkü kreatif alanda çalışanların yaşadığı klasik döngüyü çok güzel ifade ediyor. Kaplan, toksik sistemin ta kendisi; onunla savaşmayı bırakırsan, istediğin her şey olabilirsin.

Fotoğraflar: Gucci @gucci

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Chloé Kış 2025 Paddington Kampanyası: Kendall Jenner, Aimee Lou Wood ve Anna Meovy

Marie Claire Bülten

Stil ve düşüncenin buluştuğu bu evrende; sezonun öne çıkan görünümleri, radarımıza giren kitaplar, editörden notlar ve kültürel dünyamıza heyecan katan detaylar e-posta kutunda seni bekliyor. Marie Claire evrenine katıl, kendine iyi gelenleri kaçırma.