Sanat

Contemporary Istanbul 2025: 20. yılda öne çıkan standlar ve işler

20. yılını kutlayan Contemporary Istanbul risksizliğiyle olduğu kadar sürprizleriyle de dolu bir sanat buluşması sunuyor.

Türkiye’nin en önemli uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary Istanbul bu yıl 20. kez sanatseverlerle buluşuyor. 24–28 Eylül tarihleri arasında Tersane İstanbul’un endüstriyel dokusunda gerçekleşecek olan fuar, 16 ülkeden 51 galeriyi ağırlıyor. Akbank ana partnerliğinde düzenlenen bu özel edisyon için fuarın “küçük ve kuratoryal açıdan güçlü” olması hedeflenmişti. Ancak standlar arasında dolaşırken kalite farklarının belirginliği dikkat çekiyor. Yine de dünya standartlarında düşünülmüş, güçlü işlere rastlamak mümkün.

Fuarların önemi

Koleksiyonların çoğu fuarlarla doğuyor ve büyüyor. Fuarların önemi de burada: pek çok galeri yeni koleksiyonerlerle bu şekilde tanışıyor, koleksiyonerler de sanatçılarla. Bu sene Istanbul’da risk ve yeniliğe çok rastlanmadı; bienallerin bile tekrara düştüğü, global anlamda zor bir dönemde buna şaşırmamak lazım.

Yabancı ziyaretçi azdı ama galeriler Amerikalı koleksiyonerlerin geldiğini özellikle söyledi. 20. yıla özel hazırlanan Focus America programı, Amerika’nın çağdaş sanat sahnesine odaklanıyordu. Brooklyn Müzesi ve Guggenheim küratörleri de ziyaretçiler arasındaydı.

Sigg Art Foundation’ın kurucusu Pierre Sigg’in koleksiyonundan seçilmiş işler ise fuarın sürprizlerinden biriydi. Johnny Depp’in bile bir işi vardı. Özellikle Louisa Gagliardi’nin 6 metre uzunluğundaki tuvali, ölçeğiyle diğer işlerden ayrıştı. Galeriler genel olarak “korka korka gelmiş” gibiydi; lojistik ve maddi kaygılar hissediliyordu.

contemporary-istanbul-2025-20-yilda-one-cikan-standlar-ve-isler

Frieze Focus gibi (Amerika Focus’la karıştırılmasın) genç ve deneysel galerilerin masrafları karşılanarak solo sergi yapabildikleri bir bölüm çok iyi olurdu.

Öne çıkan standlar

OG Gallery özellikle Yaz Taşçı’nın tabloları ve Zeynep Solakoğlu’nun seramikleriyle fuara taze bir enerji kattı. Sanatçılar arası harmoni ve kurucu Senem Özgören’in tutku dolu vizyonu umut vericiydi, gururu gözlerinden okunuyordu.

OG’nin komşu standı Londra merkezli Gillian Jason Gallery ise kadın sanatçıları destekleyen misyonunu güçlü biçimde hissettirdi. Isabella Amram’ın işi herkesi dönüp bir daha bakmaya iterken, genç sanatçı Megan Baker’ın sanat tarihinden esinlenen peyzajları rüzgardan beslenen bir enerji taşıyordu. Amram, Baker ve Colette Lavette’in Tracey Emin, Louise Bourgeois ve Bridget Riley gibi isimlerle kurduğu diyalog üzerinden izleyiciye geçti. Özellikle Baker’ın sanat tarihi referanslarını standa taşımaları, fuarlarda duvar yazısı olmadığı için ulaşılabilirlik açısından çok iyi bir çözüm olmuştu.

Her yıl iddiasını koruyan Dirimart, bu edisyonda Shirin Neshat’ın From The Fury Series: Flavia (2023) başlıklı fotoğrafıyla öne çıktı. Akbank Sanat standı ise Hasan Bülent Kahraman’ın küratörlüğünde hazırlanan Jannis Kounellis seçkisiyle, “Arte Povera’nın babasının” işlerini Türkiye’de görme fırsatı sundu bizlere.

Maddedeki potansiyel

Bireysel işler arasında iki parça favorim oldu: Zilberman’dan Larry Muñoz’un Rain and Machines (2025) işi ile Pilot’tan Ece Ağırtmıș’ın Privacy I ve II, (2025) eserleri. Her iki sanatçı da hafıza ve nesnelerin geçmişiyle ilgileniyor, fakat farklı coğrafya ve yöntemlerle bu duyguları açığa çıkarıyor.

Ağırmış’ın çalışmaları, gençliğimizden hatırladığımız gündelik objeleri (silgili kalem, gül kokulu küçük parçalar, hatta kedisi Pire) mahremiyetin somut ve nostaljik katmanları üzerinden ele alıyor. Genç kızlık deneyimine dokunan bu eserler, kişisel olduğu kadar izleyiciye de tanıdık bir yakınlık sunuyor.

Kolombiyalı Muñoz, Rain and Machines aracılığıyla Fatih’te rastladığı bir ahşap parçasını ses unsurlarıyla dönüştürerek ona ikinci bir yaşam kazandırıyor. Sanatçı; terkedilmiş, bozulmuş, işlevini yitirmiş unsurlarla karşılaşmalardan ilham alıyor, maddelerin taşıdıkları potansiyellerle ilgileniyor.

Ece de biraz bundan bahsetmiyor mu aslında? Kilitli bir günlük, kokulu bir silgi de potansiyeller, hayaller barındırmıyor mu? Bu iki iş kendi koleksiyonumda olsa ilk bakışta kaotik gelebilirdi; sanki manasız, boşu boşuna toplanmış gibi. Ama kişisel koleksiyonların değeri de burada: eğer düşünülerek ve en önemlisi hissedilerek oluşturuluyorsa, her biri bir hikaye anlatıyor. Bu yüzden de fuarlar gerçekten “necessary evil” olmaya devam ediyor.

Contemporary Istanbul’un 20. yılı da tıpkı bu şehir gibi: karşıtlıkları içinde yer yer tutkulu ve sürprizlerle dolu.

Fotoğraflar: Ilgın Gigi Sürel @gigisurel_

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Yaz Taşçı: Gölgeli bir salıncakta

Marie Claire Bülten

Stil ve düşüncenin buluştuğu bu evrende; sezonun öne çıkan görünümleri, radarımıza giren kitaplar, editörden notlar ve kültürel dünyamıza heyecan katan detaylar e-posta kutunda seni bekliyor. Marie Claire evrenine katıl, kendine iyi gelenleri kaçırma.