Sinema & TV

Sonbaharda konfor arayanlar için 8 dizi önerisi

Havalar soğumaya, ağaçlar yavaş yavaş turuncuya dönmeye başladığında, en sevilen aktivite denince akla gelen tek şey oluyor: En sevdiğimiz dizileri yeniden izlemek. Biz de bu sonbaharda enerjinize göre seçebileceğiniz eski ama favori dizilerimizden bir liste hazırladık.

Genelde konfor alanımızdan çıktığımız dönemlerde, bize o alıştığımız rahatlığı yeniden hissettirecek ve eski alışkanlıklarımızı hatırlatacak yöntemler ararız. Bazı eşyalara, kitaplara ya da kurgusal karakterlere kendimizi yakın hissederiz. Belki de en kötü hissettiğimiz anlarda o sevdiğimiz kitabı tekrar okumak ya da çocukluk oyuncağımıza sarılıp uyumak gibi küçük ama etkili rahatlama yolları buluruz.

Bu ritüelin en özel parçalarından biri de kesinlikle “comfort series”lerimizdir. Bunlar, ya olay akışına kapılıp günlük hayatın yoğunluğundan kaçabildiğimiz için bağ kurduğumuz ya da kendimizden bir parça bulduğumuz için yakın hissettiğimiz diziler olur. Bir süre sonra stresli hissettiğimiz her anda, bulunduğumuz yerden uzaklaşamasak bile, kendimizi alıştığımız o kurgusal dünyanın kollarına bırakarak rahatlama ritüeline dönüştürürüz. Bunu, çocukken korktuğumuzda arkadan açtığımız çizgi filmlerin yarattığı o sakinlik hissine benzetebilirsiniz. Tatillerin bitip okul ve iş hayatının yeniden başladığı bu sonbahar, kaostan kaçmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemlerden biri.

Sizin için hazırladığım bu listede sadece nostaljik dizileri sıralamakla kalmadım; verdikleri enerjiye ve hissettirdikleri duygulara göre yorumlayarak, bu sezon hangi kurgusal evrene kaçmaya ihtiyacınız olduğunu bulmanıza yardımcı olmaya çalıştım. O halde, aşağı kaydırmadan önce mısırlarınızı patlatın ve dizi maratonuna kendinizi hazırlayın.

Monotonluktan sıkıldıysanız: Gossip Girl

Gossip Girl’ün 18. yaşını kutlaması umarım sizi yaşlı hissettirmez ama eğer sakin ofis hayatınızda bol dramalı, bol lüks ve biraz da skandal dolu bir hayata özlem duyuyorsanız; Serena ve Blair’le entrika dolu bir evrene geri dönmek tam size göre olabilir. Manhattan’ın üst sınıfında geçen bu klasik, hala kalbimizdeki guilty pleasure tahtını koruyor.

Kendinizi lise dramalarının ortasında bulmak istiyorsanız: Mean Girls

Regina George’un “You can’t sit with us” repliği hala hafızalarda. Pembeler, dedikodular, arkadaşlıklar ve kimliğini bulma sancılarıyla dolu bu klasik, lise yıllarına ironik bir selam niteliğinde. Eğer biraz nostaljiye, biraz da parlayan lip gloss enerjisine ihtiyacınız varsa Mean Girls tam yerinde bir kaçış.

Karmaşanın içinde cazibeyi Arıyorsanız: Lucifer

Cehennemden dünyaya inmiş, şeytan kadar karizmatik bir dedektifle tanışın: Lucifer Morningstar. Polisiye, mizah ve cazibenin harmanlandığı bu dizi, “iyi” ve “kötü” kavramlarını eğlenceli bir şekilde sorguluyor. Eğer bu aralar her şey fazla ciddi geliyorsa, Lucifer’ın alaycı zekası ve baştan çıkarıcı enerjisi tam da ihtiyacınız olan kaçış olabilir.

Rutinlerden uzak, gülmek garantili: Friends

Ne kadar zaman geçerse geçsin Friends hala ev gibi hissettiriyor. New York’ta altı arkadaş, bol kahkaha ve her bölümde kendini iyi hissettiren bir sıcaklık… Chandler’ın esprileri, Joey’nin masumluğu ve Monica’nın takıntılı düzeniyle bu klasik, kötü bir günün en tatlı ilacı olmaya devam ediyor.

Drama tutkunlarına: Medcezir

Bazı diziler bitse bile içimizde yaşamaya devam eder ya… Medcezir tam öyle bir dizi. Yaman ve Mira’nın hikayesi sadece bir aşk değil, bir dönem hissi. O müzikler, o deniz kenarı sahneleri, o yarım kalmış yaz enerjisi… Eğer bu sonbahar biraz geçmişe dönmek istiyorsan, Medcezir seni oraya götürürebilir.

Sıcacık bir kaçış arıyorsanız: Gilmore Girls

Bu sene 25. yılını kutlayan Gilmore Girls, küçük bir kasabada geçen büyük duyguların en güzel örneklerinden biri. Lorelai ve Rory’nin kahveyle dönen gündelik sohbetleri, hızlı diyalogları ve Stars Hollow’un kendine has atmosferi, sonbaharın o tatlı melankolisini iliklerinize kadar hissettiriyor. Kısacası, bazen sadece bir kupayla battaniye altına girip Gilmore Girls izlemek terapi gibidir.

Entrika sevenlere: Ufak Tefek Cinayetler

Bazen hayat fazla tahmin edilebilir hale gelir ve küçük bir karmaşaya ihtiyaç duyarız. İşte Ufak Tefek Cinayetler tam da o anlar için. Pastel tonların ardında gizlenen büyük sırlar, zarif görünen ama bir o kadar tehlikeli kadınlar ve her bölümde sizi içine çeken bir gerilim havası… İzlerken bir yandan “kim haklıydı?” diye düşünürken bir yandan da karakterlerin zeka oyunlarına hayran kalıyorsunuz. Eğer bu aralar biraz heyecan, biraz da gizem arıyorsanız bu dizi size o unutulmuş adrenalin hissini hatırlatabilir.

Lise dönemize geri dönmek istiyorsanız: Aşk 101

Biraz büyümekten sıkıldığımızda dönmek istediğimiz tek yer: lise yılları. Aşk 101, o zamanki saf duyguları, dostlukların en dürüst halini ve genç olmanın kafa karıştırıcı ama heyecan verici yanlarını hatırlatıyor. Asi ama sevimli karakterleriyle, izlerken hem gülüyor hem “keşke o zamanlar geri gelse” diyorsunuz.

Fotoğraf: Unsplash

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> “Cuffing season”: Neden sonbaharda ilişki istiyoruz?

Marie Claire Bülten

Stil ve düşüncenin buluştuğu bu evrende; sezonun öne çıkan görünümleri, radarımıza giren kitaplar, editörden notlar ve kültürel dünyamıza heyecan katan detaylar e-posta kutunda seni bekliyor. Marie Claire evrenine katıl, kendine iyi gelenleri kaçırma.