Müzik

Female gaze: Müzik prodüksiyonunda kadın+ların rolü

Bu dosya müziğin görünmeyen kadın+ yaratıcılarını odağa alıyor. Modern müziğin tınısını şekillendiren kadın+ prodüktörleri, mühendisleri ve yaratıcı ses mimarlarını görünür kılıyoruz. Erkek merkezli anlatıların gölgede bıraktığı bu emeğe yakından bakarken, tek bir soruyu yeniden soruyoruz: “Biz onları gerçekten nasıl dinliyoruz?”

Bu ayın sayısı, kadın bakış açısını pusula alarak ilerliyor. Hazır ekipçe sanat tarihine gündemini vurmuş “Neden hiç büyük kadın sanatçı yok?” sorusuna dönmüşken, bu soruyu müzik üzerinden yeniden değerlendirmek istedim. Bu yazı için ilk refleksin aksine sahne önündeki isimlere değil, işin arka planına, mutfağına, bakmayı doğru buldum. Erkek bakışı egemen bir tarih anlatımında kendileriyle pek tanışma fırsatı bulamadığımız fakat duyduğumuz sesleri şekillendiren, dinlediğimiz müziklere bugünkü halini veren, aslında çok da aşina olduğumuz ünlü parçaların arkasındaki kadınlardan bahsetmek istedim. “Kadın sanatçılar nerede?” sorusunun cevabı aslında sahnede, müzik videolarında ya da ödül törenlerinde değil; ağırlıklı olarak üretim sürecinin derinlerinde, enstrüman başında, stüdyoda yatıyor.

Melinda Newman’ın Billboard’da 2018’de yayımlanan “Where Are All the Female Music Producers?” yazısı, USC Annenberg’in Stacey L. Smith öncülüğünde hazırlanan rapora dayanarak pop müzikte kadın prodüktör oranının sadece %2 olduğunu ortaya koymuştu. Bu sayı bize iki şeyi söylüyordu: Birincisi, kadınların prodüksiyon alanında ne kadar az yer alabildiğini. İkincisi ise, bu kadar az sayıya rağmen etkilerinin ne kadar büyük olduğunu. Zira bugün ana akımdan alternatif sahneye kadar yüzlerce parça, kulaklarımızdan çıkmayan sayısız kayıt, arkasında pek de tanımadığımız, kendileri hakkında yeterince konuşmadığımız kadınların emeğini taşıyor.

Geldiğimiz noktada bu isimleri öne çıkarmak tercihten öte bir gereklilik. Onların kurdukları ses evreni bugünün yalnız kadın+ prodüktörlerine değil, hepimize ilham oluyor.


Ustalara saygı kuşağı

Bu hikaye 20. yüzyılın ortasında başlıyor. 1921 doğumlu Ethel Gabriel’ın büyük bir plak şirketinin çatısı altında çalışan ilk kadın prodüktör olduğu dönemlerde sektörün bu tarafı, kapılarını kadınlara kapalı tutuyordu. Lillian McMurry, ırk ayrımının hüküm sürdüğü güney eyaletlerinde siyahi ve beyaz müzisyenleri aynı stüdyoda buluşturarak hem üretim pratiğini hem de dönemin sosyal iklimini zorlayan, Mississippi çıkışlı cesur bir figürdü. Sylvia Moy, Detroit merkezli Motown Records’da 60 ve 70’li yıllarda Motown sanatçıları için söz yazıp prodüksiyon yapan ilk kadın sanatçı ünvanını taşıyor; Stevie Wonder, Marvin Gaye, The Isley Brothers, Michael Jackson gibi isimler için üretiyordu.

“Hip hop’ın annesi” olarak anılan Sylvia Robinson, Sugar Hill Records’ı kurarak modern rap estetiğini şekillendiren iki dönüm noktasının –“Rapper’s Delight” (1979) ve “The Message” (1982)–mimarıydı. Biri hip hop’ı ana akıma taşıdı, diğeri ise sosyal ve politik içeriğin rap müziğe eklemlenmesinin önünü açtı.

Sonia Pottinger, reggae’nin en karakteristik kayıtlarını yapan ilk Jamaikalı kadın prodüktör, buna rağmen reggae tarihinin ana akım yazımında hâlâ kenarlarda duruyor. Büyük orkestral kayıtlardan film müziklerine kadar sesin milimetrik titizliğini yöneterek Skywalker Sound’u ayakta tutan mühendislerden Leslie Ann Jones ve Steely Dan, Supertramp, Fleetwood Mac, Blondie gibi isimlerle çalışan Lenise D. Bent kadınlar için kayıt ve ses mühendisliğinin yollarını açan ikonlar. Prince’in Purple Rain, Around The World in One Day gibi kariyerinin zirve dönemine ait albümlerinde daimi ses mühendisliği ardından Jackson ailesi ve David Bryne ile çalışmış ve hâlen Berklee College of Music’te Müzik Prodüksiyon ve Mühendisliği profesörlüğü yapan Susan Rogers ise temsilin bir başka örneği.

Mandy Parnell, Björk, The XX, Aphex Twin, Feist, Brian Eno, Jamie XX, Sigur Ros, Max Richter ve Tom Jones’a uzanan yüzlerce albümün duyusal kimliğini belirleyen mastering mühendisi, Catherine Marks ise Alanis Morisette, The Killers, boygenius gibi isimlerden aşina olduğumuz, alternatif rock’ın bugünkü keskin ve modern tınısını inşa eden mimarlardan biri. Sylvia Massy 1990’lardaki yenilikçi ses tasarımıyla Tool’un Opiate ve Undertow albümlerini döneme damga vuran bir sound’a dönüştüren; kariyeri boyunca Queen, Prince, Elton John, REM, Barbra Streisand, Johnny Cash, Red Hot Chilli Peppers gibi duayenlerle çalışmış isim; Trina Shoemaker ise Sheryl Crowe, Queens of The Stone Age, Something for Kate ve Iggy Pop’un credit’lerinde karşımıza çıkan, ses mühendisliği alanında ilk Grammy kazanan kadın prodüktör ve ses mühendisi.

Amerika’nın “ilk kadın synth kahramanı” Suzanne Ciani, Doctor Who’nun temasından bestelemiş Delia Derbyshire, Moog synth’lerinin geliştirilmesini sağlayan isimlerden Wendy Carlos, gerçek zamanlı elektronik ses manipülasyonu yapan dünyanın ilk kompozisyonu olan Still Point’in bestecisi Daphne Oram, efsanevi Bell Labs’te araştırmacı olarak, elektronik enstrümanlar ve bilgisayar programlarıyla müziği dönüştüren Laurie Spiegel gibi elektronik müzik öncüleri ise yalnızca bir türün gelişimine değil, müzik üretim teknolojisinin kendisine yön verdiler; yenilik bugün hâlâ onların açtığı yollar üzerinden ilerliyor. 

4 Non Blondes’dan tandığımız Linda Perry, 2000lere damgasını vurmuş şarkıcı-sözyazarı Ester Dean ve Emily Wright ise; Pink, Christina Aguilera, Mary J. Blidge, Adele, Alicia Keys, Beyoncé, Katy Perry, Gwen Stefani, Courtney Love, Celine Dion, Miley Cyrus, Britney Spears gibi pop ve R&B’nin en güçlü isimlerinin en güçlü kayıtlarının ardındaki prodüktörler. Linda Perry’nin “Kadın sanatçılar kadın prodüktörlerle daha güvende hissediyor” cümlesi bu yüzden önemli. Temsil güven doğurur, güven özgürleştirir, özgürlük üretimi genişletir. Catharine Wood’un da hem prodüktör hem besteci hem mühendis hem de stüdyo sahibi olarak aynı şekilde sektördeki yerini kurması, “Women in Audio” ve “Gender in Music Production” gibi akademik kitaplarda örnek vaka olarak yer alması alanı kapsayıcılık ve değer üzerine genişleten en önemli örneklerden. 

Kendi müziklerini üreten kadınların hikâyeleri de bu resmin önemli bir parçası. Kate Bush, Madonna ve Mariah Carey ve Janet Jackson’ın kurduğu yaratıcı kontrol alanı ve Björk’ün öz-yönetimli prodüksiyon pratiği bugün Lana Del Rey, Taylor Swift, Halsey, Doja Cat, Lorde, AURORA gibi isimlerin eserlerinin tüm duygusal ve teknik mimarisini bizzat kurmasına uzanıyor. Bu yalnızca bir estetik tercih değil, sanatsal öz-yönetimin en görünür hâli. Politiktir.

Günümüzün ses öncüleri

Günümüzde elektronik müzikten caz’a, pop’tan deneysele uzanan geniş yelpazede kadın+ların imzası her zamankinden daha belirgin. Çağdaş müziklerin en radikal kırılmaların birçoğu kadın+ prodüktörlerin imzasını taşıyor.

Missy Elliott, erkek prodüktörlerin arkasında durduğu sanılan kadın rapçiler mitini yıkan gerçeklerden biri. Timbaland ile kurduğu ortaklık bir yana, Mary J. Blige’ın Never Been’i, Beyoncé’nin Signs’ı, kendi elektro-hop dünyası, kadın+ bakışının geleceğe bakan bir hip hop kültürüyle nasıl birleştiğini gösteriyor. Lady Marmalade’in yeniden doğuşu da tam bu yüzden girl power’ın en iyi örneklerinden biri belki de.

Kişisel favorilerimden SOPHIE’nin hiperkinetik ses dünyası yalnızca estetik bir yenilik değil, prodüksiyoda kadın+ varlığını kökten değiştiren bir kırılmaydı. Katmanlı perküsyonları, maksimalist bas sound’ları ve synth kanalları yalnızca bir imza değil, prodüksiyonun ne olabileceğine dair tüm sınırları zorlayan bir manifesto. Charli XCX’ten Madonna’ya kadar uzanan o yaratıcı zincirin asıl motor gücü de buydu: bedensel, sezgisel ve sınır tanımayan bir üretim cesareti.

Aynı cesareti hip hop dünyasında WondaGurl’de görüyoruz. Henüz 16 yaşında Jay-Z’nin Crown’una beat yapan Ebony Oshunrinde’nin hikayesi hayranlık uyandırırken bize bir yandan kadınların prodüksiyon tarafında “genç dahi” olarak anılmasının ne kadar nadir olduğunu hatırlatıyor. Travis Scott’ın Antidote’u, Rihanna’nın B*tch Better Have My Money’si; Little Simz, Ab-Soul, Lil Uzi Vert, Usher, Drake, SZA, Young Thug ve nicelerinden oluşan bir prodüksiyon diskografisi… WondaGurl gibi dönemin ruhunu ve sound’unu şekillendiren bir kadın+ prodüktör de A$AP Ferg, Jack Harlow, Dave East, BIA ile çalışmalarını takip ettiğimiz Harlem merkezli rapçi, sözyazarı, prodüktör ve mühendis Crystal Caines.

Kelela’dan FKA twigs’e, Blood Orange, Kanye West, Frank Ocean, The Weeknd, Lady Gaga, Björk’e kadar onlarca ikonun en kırılgan, en deneysel dönemlerinde Arca’yı görüyoruz hep. Vulnicura ve Utopia dönemlerindeki prodüksiyon yaklaşımı, kadın+ öznenin hem bedensel hem politik hem de estetik bir alan kurabileceğini kanıtlayan referanslardan.Arca’nın yaptığı şey yalnızca müzik üretmek değil, ses üzerinden bir kimlik sunmak.

Imogen Heap, dijital prodüksiyon tekniklerini pop müziğin temel parametrelerine dönüştürerek Taylor Swift’ten West End ve Harry Potter evrenlerine kadar çağdaş ses tasarımına yön veriyor, Jennifer Decilveo’nun Andra Day ve Hozier ile alternatif pop alanındaki katkıları kadın+ prodüktörlerin günümüz sound’unu nasıl keskinleştirebildiğini gösteriyor. TOKiMONSTA, elektronik müzikte yeni bir duyusal alan açıyor. Erykah Badu, Alicia Keys, Esperanza Spalding, Lianne La Havas, Solange Knowles, Grimes gibi isimler, şarkı yazımı, enstrümanda teknik beceri ve masa başında üretimde aynı anda harikalar yaratılabildiğinin en güzel kanıtlarından. 

Alanın erkek egemen yapısı sebebiyle görünürlüğü düşük kalan kadın+ üreticiler, müziğin bugün aldığı formu belirleyen en önemli aktörlerden. Teknik rollerde görünmez kılınmak hâlâ sistematik bir problem. Bu konuların her biri ve henüz anlatılmamış sayısız başka hikaye başlı başına bir tezi hak edecek kadar geniş, katmanlı ve derin. Müzik üretiminde kadın+ların bıraktığı iz o kadar kapsamlı ki, tek bir anlatıya sığdırmak mümkün değil. Bu yazı yalnızca o geniş dünyanın kapısını aralıyor.

Neden hala bu kadar az?

Çünkü müzik tarihinin büyük bölümü erkek anlatısıyla yazıldı.

Kadın+ların mühendis olmayacağı anlayışı pekiştirildi.
Prodüksiyon “teknik güç” olarak kodlandı, kadınlar teknik güçten neden ayrıştırıldı–bambaşka bir soru.

Kadın+ların kurduğu ses evrenleri “istisna” olarak adlandırıldı.
Ve Simone de Beauvoir’a selamla, oyuncaklar gibi, enstrümanların da cinsiyetlendirildiği bir kültür benimsetildi nesillerce. Kadınlara uygun görülen enstrümanlar vokal, piyano, flüt, keman gibi “zarif” aletlerle sınırlandı; sahne önü bu kısıtlamanın bir uzantısı hâline geldi. Kayıt masası ise kapalı bir alan olarak kodlandı.

Bunlara maddi yetersizlikler, ekipman ve stüdyo erişimi, ayrımcılık, seksizm, yaşçılık, kayırmacılık, bekçilik, sosyal statü bariyerleri gibi konular eklendiğinde stüdyolardaki ve prodüksiyondaki kadın oranının neden hâlâ düşük olduğunu anlamak zor değil.

Bu bilgiler, müzik tarihinde her gün öğrendiğimiz bilgiler değil. Bu yüzden onları görünür kılmak yalnızca bir tercih değil, bir sorumluluk. Ve mesele artık yalnızca “bu kadınlar nerede?” sorusu değil. “Biz onları nasıl dinliyoruz?” sorusu. 

Ve elbette daha anlatacak çok hikâye var.
Elektronik ve caz müziğin öncü kadınlarından kendi müziğini üreten kadın pop ikonlarına kadar… 

Bu ay iki playlist var. Bunlardan birincisi, en sevdiğimiz, ezbere bildiğimiz, gençliğimizi dinleyerek geçirdiğimiz yahut dinleyerek büyüdüğümüz hitleri bir araya getiriyor. Bu sefer bu parçaları ardındaki prodüktör, mühendis ve yaratıcı kadın+ların izini sürerek dinliyoruz. Bir çeşit işitsel farkındalık egzersizi.

İkincisi ise bugün benim ses paletimi genişleten, üretim vizyonumu büyüten, yaratıcılıklarına hayran olduğum çağdaş kadın+ prodüktörlerden ve mühendislerden oluşuyor. Bu liste, bugünün üreticilerinin nasıl yeni estetik alanlar açtığını duymak için.

Bugün prodüksiyon masasında oturan her kadın+, kendisinden önce gelenlerin yarattığı çatlağı büyütüyor. Bu playlist’ler de o çatlağın genişleyen sesini kutlamak için.

Keyifli dinlemeler.

Fotoğraf: Rafa Alvarez

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Lola Young’ın yeni şarkısı “Spiders”: Korkularla yüzleşme ve 90’lar grunge estetiğinin dönüşü

Marie Claire Bülten

Stil ve düşüncenin buluştuğu bu evrende; sezonun öne çıkan görünümleri, radarımıza giren kitaplar, editörden notlar ve kültürel dünyamıza heyecan katan detaylar e-posta kutunda seni bekliyor. Marie Claire evrenine katıl, kendine iyi gelenleri kaçırma.