Kendinizi sürekli “bir şeylerin yoluna girmesini” beklerken mi buluyorsunuz? Belki de plan yaptığınız bir hafta sonunu, güzel bir terfi haberini, aşk hayatınızın nihayet rayına oturmasını… Oysa mutluluğun sürekli ertelendiği bu döngü, bize gerçek bir doyumdan çok tükenmişlik getiriyor. Tam da burada hayatımıza giriyor: Micro joy. Yani, büyük ve çarpıcı anlar yerine küçük ama yoğun hissettiren anlara tutunma pratiği.
Bizi iyi hissettiren, gözümüzü ışıldatan ya da sadece bir saniyeliğine nefes aldıran o küçük anlar. Durağan ama içten, sade ama güçlü. Hayatın akışında gözden kaçabilecek kadar küçük, ama görürseniz sizi bambaşka bir yere taşıyacak kadar etkileyici. Peki, micro joy felsefesini hayatınıza nasıl entegre edebilirsiniz?
İçindekiler
Micro joy tam olarak nedir?
Micro joy; büyük başarılar, dev kutlamalar veya mükemmel Instagram kareleri değil. Sabah kahvenizi içerken hissedilen sıcaklık, metroda göz göze geldiğiniz bir yabancının gülümsemesi, yeni yıkanmış çarşafların kokusu… Bunlar birer “an” ama aynı zamanda kendinize geri dönmeniz için birer davet.
Bu felsefe aslında hayatınızdaki çıkmazlara şu yanıtı veriyor: “Hiçbir şey kusursuz gitmese bile her şey çok güzel.”
Küçük mutluluklar, büyük gerçeklikler
Günümüzün tüketim çılgınlığı, bize sürekli “daha fazlası” gerektiğini söylüyor. Daha üretken ol, daha güzel görün, daha çok kazan. Ama tüm bu hedeflerin arasında, mikro anların tadını kaçırıyoruz.
Micro joy tam bu noktada devreye giriyor: Görünürde sıradan olanı olağanüstü bir şeye dönüştürme hali. Yavaşlamaya, şükretmeye ve kendi zaman çizelgenizde var olmaya bir çağrı. Bu bakış açısı aynı zamanda duygusal bir tampon işlevi görüyor. Zor bir günün ortasında gelen küçük bir neşe anı, duygusal sağlığınızı tahmin edemeyeceğiniz kadar destekleyebilir.
Bu bir farkındalık meselesi
Micro joy yaşamak için her şeyin mükemmel olmasını beklemenize gerek yok. Hatta çoğu zaman beklememelisiniz. Çünkü o mükemmellik hiçbir zaman gelmeyebilir. Bunun yerine çevrenizdeki detaylara bakın: Bugün biri size kapıyı mı tuttu? Ya da sevdiğiniz mum yandığında içeri yayılan koku size çocukluğunuzu mu hatırlattı? İşte orada bir “micro joy” saklı olabilir.
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> FOMO’dan JOMO’ya: Artık hayatı değil, huzuru kaçırmak korkutuyor
Kapak: @hannaschonberg