Mücevher & Aksesuar

İmza takınızı nasıl seçebilirsiniz?

Bazıları vardır, “Bu kolye babaannemin gençliğinde taktığıymış, bana verdikten sonra hiç çıkarmadım.” derler. Hepimiz hikayesi olan bir takıya sahip olanlara biraz imrenmişizdir. Peki, imza bir takı seçmek için illa aile yadigarı mı olması gerekir? Ben de tam bunu düşündüm ve bir aksesuarı vazgeçilmez kılan şeyin ne olduğunu araştırmaya başladım.

Benim de boynumdan hiç çıkarmadığım bir kolyem var. Yurt dışında okumak için İstanbul’dan ayrıldığım gün annem bana küçük bir kolye hediye etti ve “Zorlandığında bunu tut, üç kere dilek dile, her şey yoluna girecek.” dedi. O günden beri, yani neredeyse on yıldır, o kolyeyi bir gün bile boynumdan çıkarmadım. Zamanla ona anneannemin nişan yüzüğünü, kendi bebeklik kolyemi, babaannemin gençlik yıllarından kalma bir kolye ucunu ekledim ve hepsini geçmişimden, değerlerimden oluşan bir bütün haline getirdim. O kolyeyi çıkarmak zorunda kaldığım her an, sanki vücudumun bir parçasını bırakıyormuşum gibi hissettiriyor.

Fotoğraf: Lal Ece Ersoy

Fark ettim ki benim için mesele kolyenin maddi değeri değil, tamamen duygusal anlamıydı. Onsuz olmanın bana şanssızlık getireceğine bile inandım. Bu benim için ailevi değerler üzerinden şekillendi ama aslında herkesin duygusal bağ kurabileceği şeyler farklı olabilir. Kimi için bu sevgilisinden gelen küçük bir hediye, kimi için evcil hayvanını hatırlatan bir sembol, kimi için ise bir seyahat ya da bir şehirle bağlantılı bir parça olabilir. Hepimizin içinde bir duyguyla bağdaşan objeler var ve onları üzerimizde taşımak istememiz çok doğal bir içgüdü. Bu düşüncelerimi araştırırken “talisman etkisi” adında bir kavramla karşılaştım. Meğer bu etki, bugün satın alma davranışlarımızda bile çok büyük bir rol oynuyormuş. Nasıl mı?

Nedir bu talisman?

Unsplash

Talisman, tarih boyunca insanın kendini koruma, güç bulma ya da şans çağırma amacıyla yanında taşıdığı özel objeleri tanımlamak için kullanılan bir kavram. Bugün ise bu etkiyi modern hayatımızda en çok takılarda hissediyoruz. Çünkü bir yüzük ya da kolye ruhumuza güç veren, bizi sakinleştiren, geçmişimizle bağ kurmamızı sağlayan sessiz bir imza haline geliyor. İşte tam da bu yüzden satın alma kararlarımızda duygusal bağın rolü hiç olmadığı kadar büyük. Bir takıyı yalnızca tasarımını beğendiğimiz için değil, bize bir duygu hissettirdiği için satın alıyoruz. Çoğu zaman o parçayı gördüğümüzde aklımıza gelen bir anı, bir kişi ya da içimizde uyandırdığı his bizi kasadaki “tamam, bunu almalıyım” kararına götürüyor. Bu yüzden markaların anlattığı hikayeler, sembollerin yarattığı çağrışımlar ya da kişiselleştirme seçenekleri satın alma davranışımızı doğrudan etkiliyor. Moda dünyasında gözlemlediğimiz kadarıyla Z kuşağı bu etkiyi farkında olarak ya da olmayarak yeniden tanımlıyor. Eskiden büyük mücevher setleriyle güç gösterisi yapılırken, bugün gençler tek bir imza parça üzerinden kendi hikayelerini yazmayı tercih ediyor. Bir zincirin ucuna eklenmiş küçük bir harf, sevdiğimiz şehrin sembolü ya da evcil hayvanımızı hatırlatan bir figür… Bunların hepsi, kişisel bir “talisman”a dönüşüyor.

Sessiz duyguların şıkırtısı

Unsplash

Hepimiz bilekliklerimizin biz konuşurken şıngırdamasından keyif alırız diye düşünüyorum. Hatta TikTok’ta, birinin bilezik sesleri eşliğinde bir şeyler anlattığı videoya en az bir kere takılıp kalmışızdır. O ses, yalnızca bir aksesuarın çıkardığı ses değildir aslında; içinde hem ritim, hem de duygu vardır. Takıların şıkırtısı bu yüzden bir süredir ASMR videolarının en sevilen öğelerinden biri oldu. Çünkü o küçük sesler, kulağımıza yalnızca metalin çarpışması gibi gelmez; içimizde bir yere dokunur. Bu noktada takılar, “sessiz lüks”ten daha öteye geçiyor. Bir yüzüğün parmaklarımızda çıkardığı hafif tını, aslında günün telaşı içinde bize eşlik eden küçük bir meditasyon gibi. Bazen fark etmesek bile, elimizi oynattığımızda çıkan o minik şıkırtılar ruh halimizi yumuşatıyor, sanki bize görünmez bir güven veriyor. Takılar işitsel bir hafıza da yaratıyor; bizi hem kendimize hem de anılarımıza bağlıyor.

Değerlerinizi sıralayın

Unsplash

Aslında “Neden hep bu yüzüğü takıyorum?” sorusunun cevabı genelde anılarda gizli. İmza parçanızı seçerken kendinize şunu sorabilirsiniz: Bana güç veren semboller neler, hayatımın hangi anlarını yanımda taşımak isterim ya da bu parça bana en çok kimi hatırlatıyor? Bu soruların cevabı sizi zaten kendi talismanınıza götürüyor. En değerli parça çoğu zaman vitrinlerde parlayan değil; sizin için anlamı olan, taktığınızda kendinizi eksiksiz hissettiren parça oluyor. Bazen aileden kalan bir yadigar, bazen sevgilinizin elinden çıkan küçük bir hediye, bazen de bir seyahatte rastlayıp içgüdüsel olarak benimsediğiniz minicik bir kolye. Kaynağı ne olursa olsun, onu taktığınız anda “İşte bu benim.” diyorsanız, o zaten sizin imzanızdır.

Fotoğraflar: Lal Ece Ersoy / Unsplash

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Paris: Aşıklar şehri ve kariyer seçimleri

Marie Claire Bülten

Stil ve düşüncenin buluştuğu bu evrende; sezonun öne çıkan görünümleri, radarımıza giren kitaplar, editörden notlar ve kültürel dünyamıza heyecan katan detaylar e-posta kutunda seni bekliyor. Marie Claire evrenine katıl, kendine iyi gelenleri kaçırma.