Yeni bir döneme başlarken herkesin alışveriş listesinde mutlaka yer alan şeylerden biri defterler, günlükler ve ajandalar. Düzenli bir şekilde her gün yazacağımıza söz veririz ama yıl ilerledikçe o defterler bir köşede unutulur. Aylar sonra açtığımızda ise bomboş sayfalarla karşılaşırız. Bu döngüyü kırmak ve yıl sonunda dolu dolu bir günlüğe sahip olmanızı sağlamak için, size yardımcı olacak altın kuralı açıklıyoruz.
Sekiz yaşımdan beri okul alışverişim sırasında en güzel kapaklı defterleri seçer ve uyumadan önce mutlaka birkaç cümle yazardım. Hani yirmili yaşlarınıza geldiğinizde anneniz size eski defterlerinizi ayıklamanız için uzatır ya… Ve siz de sayfaları karıştırırken dünyanın en komik cümleleriyle karşılaşırsınız: “Büyüdüğümde dansöz olmak istiyorum. Herkes bana gülüyor ama bugün dedemlere küçük trambolinimin üstünde bale şovu bile yaptım.” İşte o an anlarsınız, eğer yazmasaydım, bu düşünceler hayatım boyunca aklıma bile gelmeyecekti. Günlüklerimizin güzelliği de burada saklı: zihnimizden geçenleri olduğu gibi, filtresiz bir şekilde yakalayabilmek.

Bilimsel olarak da kanıtlanmış bir şey bu. Uzmanlara göre beynimiz, düşüncelerimizi yazıya döktüğümüzde rahatlıyor; karmaşık fikirleri sıraya koymak, kategorize etmek kolaylaşıyor. Gün boyunca aklımıza binlerce fikir geliyor ve biz bu yığınla uykuya daldığımızda aslında dinlenemiyoruz. Düşüncelerimizi kağıda dökmek, bizi “overthinking” halinden kurtarıp anda kalmamıza yardımcı oluyor. Zihnimizin içinde kaybolmak yerine, onunla barışıyoruz. Ama işin en zor kısmı, bu alışkanlığı sürdürülebilir hale getirebilmek. Ben de tam bu noktada size, aldığınız defterlerin boş kalmaması için en önemli tavsiyemi vermeye geldim.
İçindekiler
Altın kural: Kural koymamak
Evet, bu alışkanlığı sürdürülebilir kılmanın tek kuralı, kendinizi her gün düzenli yazmaya zorlamamak. Yeni bir şeye başlarken hepimiz onu mükemmel yapmak isteriz ama çoğu zaman bu mükemmeliyet isteği bizi harekete geçmekten alıkoyar. Belki bir hafta boyunca her gün günlüğünüze yazacaksınız, ama sonraki hafta vakit bulamayacaksınız ya da sadece içinizden gelmeyecek. İşte tam bu noktada yazmayı tamamen bırakmak veya kendinizi zorla yazmaya itmek, yapabileceğiniz en kötü şey. İçinizden geldiği anlarda yazacağınız iki-üç cümle bile, günlük tutma alışkanlığınızı sürdürülebilir hale getirecek en önemli adımlardan biri. Unutmayın, burada değerli olan şey her gün mükemmel yazmak değil, bu pratiği hayatınızın doğal bir parçası haline getirmek. Bir alışkanlık oluşturmak sabır ister; önemli olan durmak yerine devam etmektir.
Ayrıca kendinizi tek bir defterle sınırlamak zorunda da değilsiniz. Çantanızda küçük bir not defteri bulundurarak, gün içinde aklınıza gelen düşünceleri hemen yazmak bu alışkanlığı oturtmada büyük bir rol oynar. Ben bazen ajandalarımı günlük, günlük olarak aldığım defterleri ise ajanda gibi kullanıyorum. Çünkü benim için öncelik, zihnimi dinlendirip düşüncelerimi kağıt üzerinde görebilmek. Bu çoğu zaman yaratıcılığımı bile artırıyor. Kısacası, kendinize katı sınırlar koymadan yazmayı hayatınıza dahil ederseniz, o boş defterlerle karşılaşma ihtimaliniz de bir o kadar azalır.
Louise Carmen çılgınlığı

Son dönemlerde sosyal medyada Louise Carmen defterleri inanılmaz bir ilgi görüyor.
Paris merkezli bir marka olan Louise Carmen, tasarımcı Anne-Marie Veaute tarafından kurulmuş. El yapımı, yüksek kaliteli deri kılıflar ve değiştirilebilir defter sistemleriyle tanınan marka, yazmayı ve seyahati bir yaşam biçimi haline getirenler arasında adeta bir kült objeye dönüşmüş durumda.
Defteri bir arada tutan lastiğin üzerine charm’lar takanlar, kapaklara sticker yapıştıranlar derken, herkes defterine kendi yorumunu katıyor ve onu tamamen kendine özel bir versiyona dönüştürmeyi başarıyor. Yani Louise Carmen, günlük tutmayı seven kızların Birkin Bag’i gibi bir noktada diyebiliriz.
Artık “çantamda ne var” videolarının yerini “günlüğümde neler var” videoları alıyor. Ve eminim ki, bu videoları izlediğimizde hepimiz kırtasiyelerde saatlerce dolaştığımız o günleri hatırlayıp, hemen bir Louise Carmen almamak için kendimizi zor tutuyoruz. Ama eğer günlük tutmaya yeni başladıysanız, size önerim en pahalı seçeneklere yönelmeden önce herhangi bir defterle başlamanız olur. Çünkü bu süreci alışkanlık haline getirmeden önce, bulabildiğimiz her deftere yazmak çok daha iyi bir başlangıç olacaktır. Ama uzun zamandır günlük tuttuğunu bildiğiniz arkadaşlarınız için harika bir hediye olabilir, ya da belki siz de yazma alışkanlığınızı kazandığınızda kendinize bir ödül olarak bir Louise Carmen alabilirsiniz.
“Journaling” neden bu kadar popüler oldu?

Sürekli bildirimler, hızlı akışlar ve sonsuz içerik arasında kalemle yazmak artık neredeyse bir meditasyon haline geldi. Belki de bu yüzden, minimalist yaşamın ve mindfulness’ın yükseldiği bu dönemde, günlük tutmak bir “self-care” ritüeline dönüştü. Pinterest’teki journaling aesthetic panoları, TikTok’taki write with me videoları, Instagram’daki zarif deri kapaklı defterler… Artık herkes kendi hikayesini yazarken aynı zamanda görsel bir dünya da kuruyor. Yani günlük tutmak kişisel stilin bir parçası haline geldi.
Ayrıca içinde bulunduğumuz dönemde, el işçiliği yeniden değer kazandı. Her şeyin seri üretimle, fabrikalarda ve makinelerle yapıldığı bir çağda, el emeği ürünler zamana meydan okuyan bir duruşun simgesi haline geldi. Hermès gibi lüks markalar da bu anlayışı benimsiyor; atölyelerindeki zanaatkarları öne çıkaran kampanyalarla “insan dokunuşunun” önemini yeniden hatırlatıyor. Louise Carmen’in el yapımı deri defterleri de hem yazma eylemini hem zanaatkarlığı bir araya getirdiği için değerli bir konuma geldi.
İçinde yaşadığımız hızlı dünyada çoğu zaman hislerimizi bile fark etmeden geçip gidiyoruz.
Oysa günlük tutmak, bu hızın içinde durup “Bugün gerçekten ne hissettim?” diye sormanın en sade ama en etkili yolu. Kimi zaman bir terapi, kimi zaman bir hatıra kutusu gibi… Günlüğe yazdıklarınız, gerçek benliğinizi bulma yolculuğunda size eşlik eder. Belki de bugün bir günlük tutmaya başlarsınız ve beş yıl sonra, o sayfalarda en çok ihtiyaç duyduğunuz cümleyi, beş yıl önceki kendinizden duyarsınız.
Fotoğraf: @louisecarmenparis
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Duygularımızı biz mi seçeriz?