Bu playlist benim için yolculuğu yalnızca coğrafi bir hareket olarak değil; duygusal, düşünsel, hatta politik bir kaçış ve yeniden düşünme alanı olarak kuruyor. Şehirden, sistemden, beklentilerden uzaklaşmanın melodisi ama aynı zamanda içsel bir yüzleşme ve yeniden inşa.
Şehirden uzaklaşmak isteyen bedenler için değil yalnızca, bazen şehirde kalıp başka bir yerden bakmak isteyen zihinler için de.
Persian Empire’ın sample’ında Marco Pierre White şöyle diyor: “I could be a prisoner of my world… or I could reinvent myself.” En büyük yolculuk bu bana kalırsa. Başkalarının kurduğu sistemlerde kalmakla kendi hayatını kendi kurallarına göre yaşamak arasında bir seçim.
Hepimiz için tanıdık bir kırılma noktası. Bu bir kaçış mı gerçekten, yoksa şartlandırılmış bir varoluş paradigmasını kökünden sarsarak kendine dönmek mi?
Andrea Motis’le bir sahil kasabasına, Adi Oasis’le bulutların üzerine çıkıyor. Little Simz’in özgürlük çağrısıyla yeniden yere iniyor, CA7RIEL & Paco Amoroso’nun cesur, caz altyapılı, coşkulu ve dışavurumcu queer enerjisiyle kalıpları paramparça ediyor, Ezra Collective’le ritmi ve benliğini sahipleniyor. Tyla’dan SAULT’a, Bad Bunny’den Joni Haastrup’a, sesler Afrika’dan Karayiplere, Londra sokaklarından Güney Amerika’ya uzanıyor. Sınırlar, göçmen yasaları, savaşlar, ekolojik çöküş, sistem krizleri karşısında “buradayım, benimle yaşayacaksın, birlikteyiz bunun içinde” diyor bu yazın sesleri.
Bambaşka coğrafyalarla harmanlanmış kent estetiği Akdeniz’de çözülüyor.
İçeride çokdilli bir cesaret var.
Nostaljiyi de, bugünü de korkusuzca sahipleniyoruz bu yaz.
Bu liste, hislerle kurulan yeni bir coğrafya olabilir.
Yönü yok.
Sınırı yok.
Ama çıkışı var.
Kapak: Duygu Mühürdar @dmuhurdar , Evren Topaloğlu @evrentopaloglu_
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Sabrina Carpenter’ın Yeni Albüm Kapağına Nasıl Tepki Vermeli?