Kim Kardashian’ın iç giyim, şekillendirici ve loungewear markası olan Skims; yeni ürünü olan “the ultimate bush”ı satışa sundu. Ürün, üzerindeki vulva kılı olan bir tanga, yani günlük hayatımızda internet dilinde “bush” denilen kılların bir replikası. Marka, yine çok da eski olmayan bir tarihte de meme ucu görünümü veren şekillendirici üst giyim ürünlerini satışa çıkarmıştı.
Bu vulva kıllarının ilk defa modada kullanılışı değil tabi ki, Maison Margiela Couture SS24’de, John Galliano bazı tasarımlar için modellerine bush gibi gözüken tanga iç çamaşırları giydirmişti.
Tüm bunlardan önce ise Victorian dönemde “Merkin” olarak geçen çoğu zaman saç, kürk ya da sentetik malzemelerden yapılmış peruklar dönemin insanları -genellikle de seks işçileri tarafından- kullanılıyordu. Doğal vulva kıllarını tıraş ettikten sonra aynı bölgeyi “örtmek” için kullandıkları bu ürün kasık bitlerinin yayılmasını önlemek ya da halihazırda var olan diğer hastalıkların üzerini örtmek için kullanılıyordu. Galliano’nun tasarımının arkasındaki fikir de buydu.
Her ne kadar Galliano’nun tasarımı hızlı modanın bir parçası değil de asıl tasarımın bütünlüğünü sağlayan editoryal bir parça olduğu için ayrı değerlendirilebilecek olsa da bence kendimize sormamız gereken soru açık: Yıllarca “iğrenç” olduğuna inandırıldığımız ve kişisel hijyen adı altında bin bir türlü yolla kurtulmamız öğretilen kıllarımız şimdi bize yeniden satılan bir ürün mü?
Pürüzsüz vücutlar, sürekli ağda ve jilet ile neredeyse ergenliğe girmemiş bir kız çocuğu gibi tutmaya çalıştığımız bedenimiz her ne kadar bize ait gibi gözükse ve hissettirse de aslında güzellik standartlarını her gün yeniden üreten ve besleyen kapitalizmin bizim için metalaştırdığı ve bize yeniden pazarladığı bir ürün haline geliyor. Bunun sonucu olarak da, kimilerinin -ki bu kimileri listesine ben de dahilim- anti feminist olarak değerlendirdiği lazer gibi “kalıcı çözüm” getiren operasyonları yaratıyor. Tabi ki, bireysel olarak bir insan kıllarından rahatsız olup bu sorundan kurtulmak istiyor olabilir ama her gün saatlerce reklam içeriği tükettiğimiz ve işimizden evimize giderken bile reklam panolarından kaçamadığımız modern hayatta hangi kararımız tamamen bize ait ki? Kadınlar olarak, gerçekten vücudumuzun doğal bir parçası olan kıllardan rahatsız mıyız yoksa bize paketlenip satılan “feminenlik” paketinin içinde bir yerlerde bize kıllarımızın “erkeksi” ve “pis” olduğu mu öğretildi? Oldukça acılı ve zahmetli olan “tıraş olma” işlemleri – bu gerekirse ağda ve jilet gibi haftalık ritüeller olsun gerekirse de on seansta kıl köklerinizi kökünden kurutan lazer gibi kalıcı “çözümler”- aslında kadınlığın ortak bir “uğraşı” gibi gösteriliyor ve normalleştiriyor. Erkeklerden asla beklenmeyen ulaşılamayacak güzellik ve kişisel hijyen standartları bir kez daha biz kadınların hayatından hatırı sayılır bir süreyi ve imkanı çalıyor. Üstelik, tüm bu güzellik standartları Avrupa merkezli olduğu için doğuştan sarışın ve beyaz değilsen ne kadar çaba harcadığının hiçbir önemi kalmıyor.
Tüm bunların belki de en sinir bozucu kısmı ise, bu standartların sürekli değişiyor olması. Bundan çok değil birkaç yıl önce bize “iğrenç” olduğu ve saklamamız öğretilen kıllarımız bir anda yüksek modanın ve günlük giyimin şakayla karışık bir parçası haline geliyor. Bazen bana, tüm bu dışlama ve sonrasında yeniden dahil etme süreci yüzüme yapılan kocaman bir şakaymış gibi hissettiriyor. Ergenlik ve genç yetişkinlik yıllarımın büyük bir kısmını her tatil öncesi bikini giyme fikri sebebiyle gerilerek, şort ve etek gibi bacak kıllarımı gösteren kıyafetleri giymeyi neredeyse “hak etmem” gerektiğini düşünerek geçirmeme sebep olan standartlar bir anda değişiyor ve şimdi bana her şeyin yolunda olduğu söyleniyor. Özellikle de, Kim Kardashian gibi bu standartların üretilme sürecinde büyük rol oynayan “güzellik” temsilleri tarafından.
Temelinde, kıllı ya da kılsız, vücudumuz bizim olsun istiyoruz. Bize “kusur” olarak öğretilen tüm yanları ve getirdiği tüm güzelliklerle üzerinden büyük şirketlerin kar ettiği ve pembe vergiler ile sırtımıza bindiği değil kadınlar olarak hayatımızı devam ettirdiğimiz yıllarda bize eşlik eden bir varlık olarak. Kadın vücudunun bizim için -artık bizim için olan her neyse ve ne kadar bizim olabilirse- güzel ve yine bizim için sağlıklı olmasının yeterli olduğu bir üretim ve tüketim biçimi mümkün, sadece mümkün de değil şart.
Zaten bize ait olanın bizden alınıp “geri dönüştürülebilir” bir ambalaj ile bize geri satıldığı bu gerçeklikte bir sonraki adım ne?
Fotoğraf: SKIMS @skims
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Yaşçılığa karşı bir yazı: Kimse kimseyi yaşı nedeniyle aşık olma hakkından mahrum bırakamaz