Dün akşam Instagram’a girdiyseniz, Taylor Swift ve Travis Kelce’in nişanına dair paylaşımlar görmüş olmanız muhtemel. Yüzük detaylarından romantik pozlara kadar her şey sosyal medyayı sararken, biz hikayeye başka bir açıdan bakmayı öneriyoruz: bu aşk masalının ardında, Trump’la gerilim, Cumhuriyetçi bağlantılar ve kutuplaşmış bir Amerika da var.

Fotoğraf: Taylor Swift @taylorswift / Travis Kelce @killatrav
Görünen o ki bu nişan, yalnızca pop kültürün en gözde çiftini resmileştirmekle kalmıyor; aynı zamanda Amerika’nın kimlik siyasetini, kültürel çatışmalarını ve magazinle politikanın birbirine nasıl dokunduğunu da gündeme getiriyor. Taylor Swift’in zaman zaman sesini yükselten ama çoğu kez politik olmamakla eleştirilen tavrı, Travis Kelce’in Cumhuriyetçi bağlarıyla yan yana gelince, ortaya fazlasıyla politik bir tablo çıkıyor.
İçindekiler
Taylor Swift: Sesini yükselten ama pek de politik olmayan bir yıldız
Taylor Swift’in kariyerinde politik tavır, hep gelgitli bir alan oldu. 2010’lar boyunca sessiz kalmayı tercih eden Swift, uzun süre “apolitik kalmakla” eleştirildi. Ancak 2018’de Tennessee’de Demokrat adaylara verdiği destek ve Miss Americana belgeselinde “Artık sessiz kalmayacağım.” sözleri, yeni bir dönemi başlattı.
Taylor, özellikle Trump döneminde, kadın+ hakları konularında daha görünür biçimde taraf oldu. 2020 seçimlerinde hayranlarını sandığa gitmeye çağırması, pop kültür tarihinde bir dönüm noktası olarak anıldı. Ancak bu çıkışlara rağmen Swift, kimi zaman yalnızca “güvenli” alanlarda sesini yükseltmekle, daha keskin politik tavırlardan kaçınmakla eleştirildi. Kısacası Swift’in politikliği hem güçlü hem de sınırları belirli: gerektiğinde etkileyici, gerektiğinde ise suskun.
Travis Kelce: Amerikan futbolunun Cumhuriyetçi yüzü
Travis Kelce ise bambaşka bir dünyadan geliyor. Amerikan futbolu, ABD’nin milliyetçi, maskülen ve muhafazakar kültürünün en güçlü sahnelerinden biri. Kelce de bu kodların tam ortasında konumlanıyor. Cumhuriyetçi siyasetçilerle bağları, sağ çevrelerle yakınlığı ve NFL’deki “Amerikan rüyasının sporcusu” imajı, onun politik duruşunu tartışmalı kılıyor.
NFL sahası tarihsel olarak “erkek egemen bir kültür”ün sembolü: ulusal marş ayakta söylenir, bayrak sahaya taşınır, “patriotism” oyunun bir parçası haline gelir. Dolayısıyla Travis Kelce’in pop ikonu Taylor Swift ile ilişkisi sadece romantik bir hikayeye dönüşmekle kalmadı, aynı zamanda kültürel bir çarpışmanın da başlangıcı oldu.
Bir dönem bazı NFL fanatikleri Swift’in maçlara katılmasından şikayetçi olurken, Taylor bu karşıtlığa kendine has bir stil ile yanıt verdi. Kelce kardeşlerin “New Heights” podcast’ine katıldığı bölümde, “I think we all know that if there’s one thing male sports fans want to see in their spaces and on their screens… it’s more of me.” (Sanırım hepimiz biliyoruz ki erkek spor hayranlarının kendi alanlarında ve ekranlarında en çok görmek istediği şey… daha fazla ben.)
Taylor ve Trump: Uzun süredir sürüp giden gerilim
Taylor Swift, politikaya ilk adımını 2018’de Tennessee seçimlerinde attı. Demokrat aday Phil Bredesen’i (Senato için, rakibi Cumhuriyetçi Marsha Blackburn’dü) ve Jim Cooper’ı (Temsilciler Meclisi için) desteklediğini açıklayarak yıllardır süren sessizliğini bozdu. Bu açıklama, Swift’i ilk kez doğrudan Amerikan siyasetinin gündemine taşıdı.
Trump ise bu çıkışı Beyaz Saray önünde gazetecilere verdiği yanıtla küçümsemeye çalıştı:
“Biliyorsunuz, Marsha Blackburn Tennessee’de çok iyi bir iş çıkarıyor. Şu anda ciddi bir şekilde önde gidiyor, olması gerektiği gibi. O harika bir kadın. Eminim Taylor Swift onun hakkında hiçbir şey bilmiyor. Ve şunu da söyleyeyim, artık Taylor’un müziğini yüzde 25 daha az seviyorum, tamam mı?”
Bu söz, hem Trump’ın siyasetçiyi sahiplenme biçimini hem de Swift’in politik bilincini küçümseme tavrını gösteriyordu. Aynı zamanda, Swift’in pop yıldızı kimliğinden çıkıp doğrudan politik bir figür olarak konumlanmasının başlangıç noktasıydı.
Taylor Swift ile Donald Trump arasındaki çekişme, magazin dünyasının ötesine taşan bir siyasi drama haline geldi. Trump’ın ilk hedefi, Taylor 2020’de Joe Biden’a ve ardından 2024’te Kamala Harris’e verdiği seçim desteğiydi. Sosyal medya üzerinden “I HATE TAYLOR SWIFT!” diyerek sahnenin gerilimini yükseltmişti.

Mayıs 2025’te ise Swift’e yönelik eleştirisi dozu kaçırdı: Truth Social’da “Fark eden oldu mu bilmiyorum ama ‘Taylor Swift’ten NEFRET EDİYORUM’ dediğimden beri, artık ‘çekici’ değil.” Bu açıklama, Swift’i sanatsal üretiminden ya da politik söylemlerinden bağımsız, sadece pop kültürün ‘görünürlük’ ve ‘çekicilik’ kriterleri üzerinden hedef alıyordu.


Bu sert açıklamalar, Swift’in aynı zamanda bir politik sembol haline geldiğini gösteriyordu. Trump’ın söylemleri, Swift’in tavrını küçümsemekle kalmıyor, aynı zamanda onu kültürel bir “öteki” olarak konumlandırıyordu. Ancak ilginçtir, tüm bu sertliklere rağmen Trump, Swift ve Travis Kelce’in nişanının ardından beklenmedik bir şekilde yumuşadı. Bir kabine toplantısında çift için “Bol şans” dileyerek, Kelce’yi “harika bir oyuncu”, Swift’i ise “şahane bir insan” olarak nitelendirdi. Bu ani dönüş, Trump’ın popüler figürlerle ilişkisini ne kadar pragmatik kurduğunun da kanıtıydı.
Bir aşk hikayesinden fazlası
Bu çelişki, pop kültürün derinlerdeki patriyarkal reflekslerini açığa çıkarıyor. Kadının bireysel varlığı sürekli sorgulanırken, ancak bir erkeğin yanında konumlandığında kabul görmesi; aşk hikayelerinin politikleşmesinden çok daha fazlasını gösteriyor. Swift ve Kelce’in nişanı, bir aşk hikayesinden öte, toplumsal cinsiyet rolleriyle politikanın nasıl iç içe geçtiğini hatırlatan güçlü bir sembol haline de geliyor.
Fotoğraflar: Taylor Swift @taylorswift / Travis Kelce @killatrav
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Hiç uzakta değil: Eril bakışın bilinçdışı yükü