82. Venedik Film Festivali’nin heyecanla beklenen seçkisi sonunda açıklandı. 27 Ağustos – 6 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek festival, bu yıl da hem bağımsız sinemanın yükselen seslerini hem de büyük prodüksiyonların iddialı vizyonlarını aynı sahnede buluşturuyor. Açılışı, Paolo Sorrentino’nun İtalya’nın çalkantılı politik geçmişinde dolaşan dramatik anlatısı La Grazia yaparken; kapanış ise Cedric Jimenez’in distopik dokunuşlar taşıyan Chien 51 filmiyle geliyor.
Hangi filmler çok konuşulacak, hangileri şimdiden ödül yarışında öne çıkıyor? İşte radarımıza takılan, bu yılın Venedik’te mutlaka izlenmesi gereken filmler.
İçindekiler
Bugonia
Yorgos Lanthimos’un Emma Stone ile dördüncü işbirliği olan Bugonia, iki komple teorisyeninin güçlü bir ilaç şirketinin dünyayı yok etmeye hazırlanın bir uzaylı olduğunu düşündükleri CEO’sunu kaçırmasını konu alır.
Bugonia Lanthimos-Stone işbirliğinin zirvesi olabileceği için hepimizde heyecan uyandırırken aynı zamanda ‘kraliçe arı’ metaforu ve kapitalizm eleştirisi ile de karşımıza ne çıkacağını merak ettiğimiz bir film.
Father Mother Sister Brother
Jim Jarmusch tarafından yazıp yönetilen film; “father, mother ve sister brother” olarak ayrılan üç bölümlük bir antoloji.
Jim Jarmusch’un 2019’dan beri ilk uzun metraj işi olacak film, üç farklı ülkede yapılan çekimleri ile aynı zamanda bir görsel şölen ve kültür çeşitliliği sunuyor. Hem yıldız kadrosu hem de yönetmenin geri dönüşü ile heyecanla beklediğimiz bir iş.
Frankenstein
Guillermo del Toro’nun heyecanla beklenen uyarlaması Frankenstein, Mary Shelley’in başyapıtını yeniden keşfetmeye hazırlanıyor.
2007’den beri proje üzerine uğraşan Guillermo del Toro senaryoyu kendisi yazıyor ve 2024’de kadar birçok kez erteleyip en baştan başlıyor. Kendisi, hikayeyi Mary Shelley’in eserinden uzaklaşmadan bir bilim kurgu olarak anlatmayı niyetlese de sadece yaratıcının değil yaratılanın da bakış açısını bize sunacağını söylüyor.
No Other Choice
Park Chan‑wook’un “The Ax” uyarlaması olan senaryo, 25 yıllık işinden kovulan Man-soo’nun iş dünyasındaki rakiplerini tespit etmesi ve taker taker ortadan kaldırmasını anlatır.
Park Chan-wook’un üzerinde 17 yıl boyunca çalıştığı senaryo hem Lee Byung‑hun ve Son Ye‑jin gibi isimlerin oyunculuğu hem de Chan-wook’un ara mizahla iç içe geçen karanlık anlatısı sebebiyle izlemek için gün saydığımız filmlerden biri.
Silent Friend
Ildikó Enyedi’nin hem yazıp hem yönettiği film botanik bahçesindeki bir ağacın sessiz tanıklığını yaptığı üç farklı zaman diliminde yaşanan insan öykülerini anlatıyor.
Uluslararası bir yapım olan film hem Enyedi’nin özgün sinema dili, hem Asya-Avrupa sinemasının önemli yüzleri olan Tony Leung ve Léa Seydoux ikilisinin performansları hem de insan ve doğa ilişkisinin inceleme biçimi sebebiyle festival favorilerimizden biri olmuş durumda.
The Testament of Ann Lee
Mona Fastvold’un yönettiği ve Brady Corbet ile yazdığı film, 18. yüzyılda Shaker dininin kurucusu olan Ann Lee’nin hayatını anlatıyor.
Amanda Seyfried tarafından canlandırılan Ann Lee döneminin dişi mesihi ve sinemada başka bir kadın tarafından anlatılmasını inanılmaz bir heyecanla beklediğimiz bir karakter.
The Wizard of the Kremlin
Olivier Assayas ve Emmanuel Carrère tarafından Giuliano da Empoli’nin 2022’de aynı isimle yayınlanan romanından uyarlanmış olan film Sovyet Rusya sonrasında geçen bir siyasi gerilim filmi.
100 Nights of Hero
Isabel Greenberg’in 2016 tarihli grafik romanı The One Hundred Nights of Hero’dan uyarlanan film Julia Jackman tarafından yazılıp yönetiliyor. Bize kuir bir masal sunan ve Megal Bavel impartorluğunda geçen hikaye, binbir gece masallarının alternatif bir versiyonu.
Hem Charlie XCX gibi süpriz isimleri barındıran oyuncu kadrosu hem de bize anlatacağı kuir aşkı merak ettiğimiz film için gün sayıyoruz.
After the Hunt
Luca Guadagnino’nun yönettiği ve Julia Roberts’ın başrolünde olduğu film Alma adlı profesörün bir meslektaşının cinsel saldırı ile suçlanaması ve sonrasında kendisinin hem profesyonel sınırlarını hem de geçmişini yeniden incelemek zorunda olmasını anlatıyor.
Julia Roberts’ın yanında Ayo Edebiri, Andrew Garfield ve Michael Stuhlbarg gibi isimlerin de rol aldığı film Luca’nın normalde işlediği konuların dışında benzersiz bir iş olacak gibi duruyor.
The Voice of Hind Rajab
Hind Rajab, Ocak 2024’te Gazze Şehri’nin Tel al‑Hawa bölgesine yapılan saldırıda ailesi ile birlikte kaçmaya çalışırken arabalarının hedef alınması üzerine hayatını kaybeden bir çocuk.
Kaouther Ben Hania tarafından yönetilen The Voice of Hind Rajab, yalnızca bir film değil; bir sesle yüzleşme, bir çocuğun hayatta kalmak için attığı umutsuz çığlığın sinematik bir çağrısı.
Marc by Sofia
Sofia Coppola’nın ilk belgesel deneyimi olan film, Sofia’nın eski dostu ve dünyaca ünlü moda tasarımcısı Marc Jacobs’ı anlatıyor.
Film adını Jacobs’ın artık mevcut olmayan “Marc by Marc Jacobs” alt markasından alıyor—filmin ana karakterinin kişisel hikayesine nostaljik bir gönderme.
Sadece bir film değil, otuz yıllık bir arkadaşlığın aşk mektubu olarak da düşünebileceğimiz bu film bir “must-see.”
Fotoğraf: La Biennale di Venezia @labiennale
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Romantik komedilere güncelleme geldi: Lena Dunham’ın “Too Much”ı