“Girl dinner” sosyal medyada Sezar salata ve diyet kola ile sunulduğunda şık görünüyor. Ama dürüst olalım: bazen canımız çilekli sütle turşu ya da Nutella’ya bandırılmış peynir isteyebiliyor. Bu kombinasyonlar kulağa tuhaf gelse de sezgisel beslenmenin özü tam olarak burada: Bedenin ihtiyaçlarını ve isteklerini yargılamadan dinlemek. Araştırmalar da gösteriyor ki, yasaklarla değil izinle kurulan ilişki, yemekle bağımızı çok daha sürdürülebilir hale getiriyor. Belki de gerçek girl dinner, tam da bu özgür ve başkasının onayına ihtiyaç duymayan seçimlerde saklı.
Sezgisel beslenme, basitçe söylemek gerekirse bedenimizin neye ihtiyacı olduğunu yargılamadan dinlemek demek. Bu yaklaşım, diyet kültürünün sıkı kurallarından ve “şunu yeme, bunu yeme” yasaklarından uzaklaşmayı öneriyor. Bedenimiz açlık ve tokluk sinyalleri gönderir; sezgisel beslenme ise bu sinyalleri fark etmeyi, kendimize izin vermeyi ve yemekle sağlıklı bir ilişki kurmayı hedefliyor.
Bu kavram ilk olarak 1995 yılında Evelyn Tribole ve Elyse Resch tarafından geliştirildi. Tribole ve Resch’in “Intuitive Eating” (Sezgisel Beslenme) adlı kitabı, bedenin doğal açlık ve tokluk sinyallerine güvenmeyi, yemeği suçluluk ya da kaygı kaynağı olmaktan çıkarmayı öğütlüyor. O zamandan beri özellikle diyet ve beden imajı baskılarının yoğun olduğu Amerika’da ve son yıllarda global olarak konuşulmaya başladı. Sezgisel beslenmenin temel prensibi, yiyecekleri “iyi” ya da “kötü” olarak sınıflandırmamak. Örneğin bazen canımız bir dilim pizza isterken, başka bir gün sebzeli bir smoothie ile keyif alabiliriz. Önemli olan, bu istekleri yargılamadan karşılamak ve bedenimizi dinleyerek seçim yapmak.
Sezgisel beslenmeye nereden başlamalı?

Sezgisel beslenmeye başlamak, sandığımız kadar karmaşık değil. Öncelikle kendinizi yargılamadan, bedeninizi dinlemeye odaklanın. Açlık ve tokluk sinyallerinizi fark etmek, bu yolculuğun ilk adımı. Örneğin, gerçekten aç mısınız yoksa canınız sıkıldığı için mi atıştırmak istiyorsunuz, bunu ayırt etmeye çalışın. Başlangıç için küçük adımlar en iyisi. Mini “girl dinner” tabakları hazırlamak hem keyifli hem de öğretici bir yöntem. Favori atıştırmalıklarınızı bir araya getirin; biraz peynir, birkaç taze meyve, belki birkaç çikolatalı kraker…
Önemli olan miktar değil, bedeninizin size verdiği mesajları fark etmek ve bunlara izin vermek. Kendi tabaklarınızı hazırlarken kuralları unutun; Instagram’daki trendler sizi yönlendirmesin. Bedeninizin ne istediğini dinleyin ve keyif almayı öncelik haline getirin. Zamanla, bu küçük deneyimler, yemeği sadece beslenme değil, kendinize gösterdiğiniz özen ve mutluluk anına dönüştürecek.
Bir de küçük bir sır: Sezgisel beslenme sadece ne yediğinizle ilgili değil, nasıl yediğinizle de ilgili. Yavaş yemek, her lokmanın tadını almak, tabağınızı renkli ve cazip hale getirmek, hatta yiyecekleri farklı dokular ve tatlarla kombinlemek bile deneyimi tamamen değiştiriyor. Mesela bir avuç fındığı minik parçalara ayırıp yanında birkaç taze meyveyle eşleştirmek hem görsel olarak hem de lezzet açısından keyfi artırıyor. Çikolatayı yalnızca yemekten ziyade bir fincan sıcak çay veya kahve ile eşleştirmek, kendinize küçük bir ritüel yaratmanın harika bir yolu. Hatta bazen sadece yemek değil, yemeğin çevresi ve sunumu da önem kazanıyor: masanızı temiz ve davetkar hale getirmek, sevdiğiniz bir müziği açmak ya da yemeği sakin bir köşede yemek, bedeninizin keyfi ve farkındalığı için büyük fark yaratıyor. Kendinize bu küçük şımartmaları yapmaktan çekinmeyin.
SkinnyTok’un korkulu rüyası

Diyet kültürü çoğu zaman bizi bir sarmala hapsediyor: Genetik özelliklerimizi geri plana atıp, herkesin aynı “fit” vücuda ulaşması gerektiği yanılgısını dayatıyor. Sürekli başkalarının neyi nasıl yemesi gerektiğini söylemesine izin verirsek, sadece kendi bedenimizden uzaklaşıyor ve psikolojik olarak yıpranıyoruz. Oysa spor yapmak ve sağlıklı beslenmek, sadece zayıflamak için değil, kaliteli bir yaşam sürmek için tercih edilmesi gereken alışkanlıklar.
Sosyal medya ise çoğu zaman bize bunu anlatmıyor; fitness ve diyet içerikleri, vücudumuzu belli bir şekle sokmamız gerektiği mesajını verir gibi sunuluyor. Bu yüzden takip ettiğimiz hesaplar çok önemli: gördüğümüz içeriklere göre beslenme düzenimizi ve beden algımızı şekillendirmek büyük bir yanılgı olabilir. Bu noktada güvenilir ve bilinçli içeriklere yönelmek gerekiyor. Kendi bedeninize yabancılaşmadan, sosyal medyanın dayattığı tek tip fitlik standartlarına kapılmadan beslenmeyi ve sağlıklı yaşamı öğrenmek mümkün.
Fotoğraflar: Unsplash
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Minimalist beslenme trendi: Az malzemeli tariflerle daha sağlıklı yemek