Takvimler yeni bir yıla yaklaşırken, birçok kişi için aynı döngü yeniden başlar. Hedef listeleri, yapılacaklar planları ve “bu yıl her şey farklı olacak” düşüncesi. Yeni yıl, çoğu zaman hayatı baştan yazmak için bir fırsat gibi görülür. Tıpkı pazartesi günü diyete başlamayı erteleyen zihinlerimiz gibi, yeni yılda da “yeni bir ben” fikri cazip ama yorucudur. Büyük değişim vaatleriyle yola çıkmak, çoğu zaman ulaşılması güç beklentiler doğurur ve kişiyi daha yolun başında tükenmiş hissettirebilir. Peki, bu hedefler gerçekten bizim ihtiyaçlarımıza mı yoksa toplumun beklentilerine mi dayanıyor?
Gerçek ihtiyaçlar mı, toplumsal beklentiler mi?
Belirlediğimiz hedefler gerçekten kendi ihtiyaçlarımızı mı yansıtıyor, yoksa toplumsal beklentilerin şekillendirdiği arzular mı? Örneğin, sağlıklı beslenme veya spor yapma hedefi, gerçekten kendimizi iyi hissetmek için mi, yoksa başkalarının gözünde ‘formda ve disiplinli’ görünmek için mi belirleniyor? Aldığımız kararların ne kadarı içsel motivasyonla, ne kadarı dışsal onay arayışıyla şekilleniyor, bunu sorgulamak önemlidir. Kalıcı ve sürdürülebilir değişim, ancak kendi değerlerimizle ve ihtiyaçlarımızla uyumlu hedeflerle mümkündür. Aksi takdirde, isteklerimizle gerçekliğimiz arasında sürekli bir gerilim oluşur ve bu, motivasyonu düşürür, tükenmişlik hissini artırır.
Onay arayışına dayalı hedefler
İdeal bedene, ideal partnere ya da ideal yaşama ulaşmanın çevre tarafından kabul görmenin bir yolu olduğu düşüncesi yaygındır. Ancak başkalarından onay almaya yönelik hedefler uzun vadede sürdürülemez ve kişinin ihtiyaç duyduğu benlikle ulaşmaya çalıştığı benlik arasında uyumsuzluk yaratır.
Ulaşılması güç hedefler ve kronik gerilim
Gerçekçi olmayan hedefler, kişiyi sürekli yetersiz hissettirebilir. Zamanla bu durum öz-değer algısının zayıflamasına, içsel eleştirinin sertleşmesine ve benlik saygısının koşullara bağlı hâle gelmesine yol açar. Sürekli hedeflerin peşinde koşmak yorucudur; bazen ilerlemek, durmayı bilmektir. 1 Ocak büyülü bir başlangıç değildir; gün, bir önceki günden farklı değildir.
Kusursuzluk değil, psikolojik iyilik hali
Psikolojik iyilik hali, kusursuz bir benlikten çok, mevcut benlikle şefkatli ve kabul edici bir ilişki kurmakla ilgilidir. Gerçekçi ve esnek hedefler, motivasyonu destekler ve ruhsal dengeyi korur. Kalıcı değişim, kişinin içsel ihtiyaçları ve değerleriyle uyum sağladığında mümkün olur. Öz-belirleme kuramına göre bireylerin davranış değişikliği motivasyonu; özerklik, yeterlik ve ilişki kurma gibi temel psikolojik ihtiyaçlarla beslendiğinde daha kalıcı ve başarılı olur (Deci & Ryan, 2000).
Yeni yıla başka bir soru ile girmek
Belki de sorulması gereken soru “Bu yıl neyi başarmalıyım?” değil, “Bu yıl kendimle nasıl bir ilişki kurmak istiyorum?” olmalıdır. Hedefler, hayatı anlamlandırmanın bir aracıdır. Daha fazlası olmak zorunda olmadığımızı, bazen olduğumuz halin de yeterli olabileceğini hatırlamak gerçek bir başlangıçtır.
Yeni yıl, kusursuz bir benlik yaratma zorunluluğu değil, içsel ihtiyaçlarımızı fark etmek ve onlarla uyumlu bir yaşam kurmak için bir davettir. En kalıcı dönüşümler, istikrarlı ve içten adımlarla başlar.
Olmak istediğimiz kişi olmaya çalışmak yerine, olduğumuz kişiyle barışmak gerçek bir başlangıçtır.
Kaynak:
- Deci, E. L. & Ryan, R. M. (2000). The “what” and “why” of goal pursuits: Human needs and the self-determination of behavior. Psychological Inquiry, 11(4), 227–268.
Fotoğraf: Unsplash
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Bitmiş arkadaşlıkların yasını tutmak